Türkiye yeni haftaya “liste yorgunu” girdi.
Cumhur İttifakı’nın çatısını oluşturan AK Parti ve MHP’nin milletvekili seçimine iki ayrı listeyle girmiş olmasının etkileri seçim sonrası çok konuşulacağa benziyor.
Millet İttifakı’nın başını çeken CHP ise birkaç hafta evvel imkansız olanı başarıp listelerde ortaklığı sağlamış görünüyor.
AK Parti’de ise yenilenme zamanı. AK Parti'nin milletvekili aday listesinde mevcut milletvekillerinden 104'ü yer aldı, üç dönem kuralı nedeniyle 65 milletvekili listeye alınmadı.
Kendi istekleriyle aday olmayan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy dışındaki 15 bakan liste başından aday gösterildi.
Durum böyleyken önceki gün Samsun Barosu eski başkanı Kerami Gürbüz'den aday gösterilen bakanlarla ilgili, oldukça önemli bir değerlendirme geldi.
Açıklamalarının 'siyasi' bir değerlendirme olmadığının altını çizen hukukçu Kerami Gürbüz, ‘bilakis teknik ve hukuki bir değerlendirmedir’ açıklamasını yaptıktan sonra Anayasa'nın 104/1. maddesine göre "Yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanına ait" olduğunu hatırlatıyor.
Yine aynı maddenin 8. fıkrasında Cumhurbaşkanı'nın Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atama ve görevlerine son vermekle yükümlü olduğunu belirten Gürbüz, yine Anayasa'nın 106/4-5. maddelerine göre de "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erer. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludurlar" hükümlerini vurguluyor.
Kerami Gürbüz işte bu maddelere bağlı olarak bakanların, TBMM'nin güvenoyuna da gerek olmadan cumhurbaşkanının atamasıyla ardından yemin ederek göreve başladıklarını, bu nedenle de 'siyasi' birer kişilik değil bilakis 'teknokrat' birer şahıstırlar ikazını yapıyor.
Halen Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu'nun başkan vekili ve Cumhurbaşkanı'nın başdanışmanı olarak görev yapan ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin mimarı olan Mehmet Uçum'un, 2018 yılında yeni sisteme ilişkin olarak kaleme aldığı kitabında, “Cumhurbaşkanı siyasî kararları verme konusunda tek yetkilidir. Bakanların hiçbir siyasî yetkisi ve meclise karşı sorumluluğu yoktur, cumhurbaşkanının 'teknik çalışma ekibi'dirler" tanımını ve tespitini yaptığını ifade eden Gürbüz'ün bu konuda yaptığı değerlendirmeler şöyle:
"Durum böyle olunca bu sistemde, bir bakanın, -yetkilerinin genişliği dışında- herhangi bir bürokrat ve/veya kamu görevlisinden hiçbir farkı yoktur.
YSK, 14 Mayıs seçim takviminde, seçimlerde aday olacak kamu görevlilerinin istifa edecekleri ya da emekliliklerini isteyecekleri tarih olarak 16 Mart gününü belirlemiştir.
Bugün YSK'ya verilecek milletvekili aday listelerinde bütün bakanların aday gösterileceği kamuoyunda konuşulmaktadır. Halbuki bakanların hiçbiri en geç 16 Mart'ta görevlerinden istifa etmemişlerdir. Bu koşullarda bakanların aday gösterilmeleri mümkün değildir."
Kerami Gürbüz'ün bu konudaki değerlendirmeleri bununla da sınırlı değil. Gürbüz, "Bu mümkün kılınacaksa, o zaman yürürlüğe girdiğinden beri ifade ettiğimiz gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen bu sistem tutanın elinde ve güç sahibinin inisiyatifinde kalan ne idüğü belirsiz bir ucubeden başka bir şey değildir.
Zaten "yeni sistem" yürürlüğe girerken de artık bakanlar birer siyasi figür olmadıkları için "eski sistem"e göre seçimden 3 ay önce istifa etmesi gereken Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları'nın istifa zorunluluğu da Anayasa'dan kaldırılmıştır" görüşünü dile getiriyor.
Seçimlere az bir zaman kala Türkiye öyle görünüyor ki şimdi de bakanların aday gösterilip gösterilemeyeceği konusunda yeni bir tartışmanın ortasında buldu kendisini. Bakanlar kamu görevlisi olduğuna göre her ne kadar hukukçu olmasam da bende de istifa etmeleri gerektiği yönünde bir kanı oluştu.
Parlamenter sistem döneminde seçimlere gidilirken adil bir seçim ve propaganda süreci işlesin diye Anayasa'ya göre İçişleri, Adalet ve Ulaştırma Bakanları istifa eder, yerlerine tarafsız yeni bakanlar atanırdı.
Şimdi o bile kaldırıldı.
Bu ülkede eski çamlar bardak olalı çoook uzun zaman oldu!