Kara kış kapıda.
1 Eylül itibariyle de konutlarda kullandığımız doğal gaza yüzde 20,4 zam yapıldı.
Üretimi artırıp büyüme hedefimiz olduğu halde sanayide kullanılan doğal gaz zammı ise yüzde 50.8.
Elektrik üretiminde kullanılan doğal gaza gelen zam oranı ise yüzde 49,5.
Üstelik daha kış girmeden, geldi bu zamlar.
Sadece doğal gaz mı?
Elektrik fiyatları da zamlardan nasibini aldı: Konut aboneliklerinde yüzde 20, sanayi kullanımına yüzde 50, ticarethanelere ise yüzde 30 zam yapıldı.
Bu nasıl büyümedir artık ben de anlaşamıyorum.
Daha geçen gün Türkiye ekonomisinin yüzde 7,6 büyüdüğünü söylüyorlardı.
Bununla da kalmayıp Karadeniz’de bulunan doğalgaz üzerine müjde üstüne müjde veriyorlardı.
Elektriğe 1 Ocak’tan bu yana yüzde 25, 1 Nisan’da yüzde 35, 1 Haziran’da yüzde 30 ve 1 Eylül’de yüzde 20,4 olmak üzere toplamda yüzde 264 zam yapıldı.
Yani geçen yıl elektrik faturamız bin TL ise bu yüzde 264 zam ile bu yıl 2 bin 640 TL ödeyeceğiz!
Doğal gaza yapılan zammı hiç hesaplamadım bile.
Elektriğe yapılan bu zamlar konusunda Elektrik Mühendisleri Odası'ndan Mehmet Özdağ, "Bunlar zam değil, sermaye transferidir” diyordu. Üst üste gelen bu zamlarla halkın suistimal edildiğini, özel şirketlere kaynak aktarımı yapıldığını savunarak, biran önce elektrik dağıtımın yeniden kamulaştırılması gerektiğini belirtiyordu.
Ben de artık aynı düşüncedeyim. Bir avuç şirketservetine, servet katacak diye resmen özel şirketler tarafından soyuluyoruz.
Sadece dağıtım da değil, üretim ve iletim şirketleri de biran önce kamulaştırılmalıdır.
Aksi taktirde bırakın yılbaşında asgari ücreti 10 bin TL de yapsanız elektrik, doğalgaz, kira, eğitim, sağlık, beslenme derken vatandaş ezildikçe ezilecek.
Üstelik Ukrayna-Rusya savaşının hiç de öyle biteceği gibi bir ışık da görünmüyor.
Baksanıza Almanya, İngiltere şimdiden tasarruf önlemlerine başladı bile.
Bizde ise ekonomi politikasının 'dümen suyunu' çeşitli verilerden görmek mümkün. Özellikle son 9 aylık dönemde; uygulayanın tanımıyla 'ezber bozan' politikanın sonuçları, maruz kalanların açısıyla 'yıkıcı' biçimde çok açık ortada.
Madalyonun diğer tarafında ise enerji fiyatlarındaki astronomik artış tablosu, yanlış ekonomi politikasıyla birlikte; Türkiye’de tüm zamanların en yüksek enflasyonunu ve son 20 yılın en yüksek bütçe açığını gösterme potansiyelini taşıyor.
Sonuç olarak, hepimizin bildiği dilden söyleyeyim; Bu kış çok ama çok sert geçecek.
'Çile bülbülüm çile' şarkısını söylemeye devam millet!