Cumhuriyetin ilk yıllarıydı.
Bütün ülkeyi demir ağlarla örecek rayların…
Geçit vermez bilinen ırmakları aşacak köprülerin demir putrellerinin…
Karasabanın yerini alacak pulluk demirlerinin almasının hedeflendiği yıllar...
Bunun için bir demir-çelik fabrikamız bile yoktu.
3 Nisan 1937 günüydü. Atatürk’ün talimatıyla, Türk ulusal ekonomisinin de Türk sanayisinin de lokomotifi olacak bir fabrikanın temelleri atıldı o gün…
Karabük Demir ve Çelik Fabrikası'nın, KARDEMİR'in yani...
Ulusal ekonominin de sanayileşmenin de olmazsa olmazı demiryolu ulaşımı için gerekli çelik rayları, Karabük Demir-Çelik Fabrikası üretecekti.
Öyle de oldu.
Ta ki 1994 yılına kadar.
1994’te kapatılacakken 1 TL’ye “özelleştirildi.”
2002’ye gelindiğinde ise 1 TL’ye bile müşterisi yoktu.
KARDEMİR için bundan sonrası ikinci bir varoluş ve gerçek bir başarı hikayesini barındırıyor.
KARDEMİR, yeni bir vizyonla bir taraftan üretim kapasitelerini artırırken, diğer yandan üretim teknolojilerini yeniledi.
Otomotiv, savunma, raylı sistemler ve makine imalat sanayi sektörlerine yönelik ithalat ile karşılanan ileri teknoloji, katma değeri yüksek ürünlerle üretim yelpazesini genişletti.
Özelleştirme sonrası gerçekleştirdiği 2,1 milyar dolar yatırımla, küllerinden yeniden doğarak Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından biri haline geldi.
Hem kendisi büyüdü, hem Karabük’ü hem de Türk demir-çelik sektörünü büyüttü.
Sanayileşmeyen bir toplumun ulusal bütünleşmesi ve bağımsızlığı da toplumsal-ekonomik-kültürel gelişimi de olamayacağı gerçeğini ilk gören Atatürk olmuştu.
Ondan sonraki siyasal yöneticilerin bu gerçeği kavrayamaması ve sömürgeci Batı’nın güdümünde göz ardı etmesi başımıza çok işler açtı.
Türkiye sanayileşmeden uzaklaştırıldıkça, demokrasimiz de her biri giderek daha ağırlaşan darbelere maruz kaldı.
Çünkü emperyalizm açısından en tehlikeli, en radikal, en katlanılması olası olmayan düşünce; bağımsız sanayi ve enerji politikası geliştirmemiz, bağımsız bilimsel ve teknolojik gelişmemizdi.
Bu adım ister burjuvaziden ister emekçilerden gelsin en tahammül ötesi radikalim onlara göre, bağımsızlık düşüncesiydi.
Zaten tek destekledikleri proje de Türkiye yurttaşlarının hep beraber ülkelerini ve birbirlerini yemesi.
Birbirimizi yemekten yorgun düşünce de çok ''demokrat'' oldukları için mülteci kapılarını aşağılayarak ve minnettar bırakarak açmamazlık da etmezler tabi.
İşte bu yüzden 3 Nisan, Türkiye'nin ilk ağır sanayi fabrikasının kuruluşunun 86. yıldönümü olması nedeniyle önemli bir tarih.
Ya da şöyle de diyebiliriz; Türk demokrasisinin olmazsa olmazı, ulusal sanayileşmenin temellerinin atıldığı gün olduğu için.
KARDEMİR’i kuruluşundan itibaren emek ve alın terleriyle ülkemizin en büyük sanayi kuruluşlarından birisi haline getiren, bugün hayatta olmayan tüm yönetici ve çalışanlarını minnet ve şükranla yad ederken, KARDEMİR’in yeni vizyonla sürdürülebilir başarıları için emek vermiş, alın ve akıl teri dökmüş tüm çalışanlarına da sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Türkiye'de demokrasinin hak ettiği yere gelebilmesi, Türk sanayileşmesini yeniden ateşlemesine ve insan ve yük taşımacılığının ana yükünü üstlenmek üzere yurdumuzu demiryollarıyla örmesine bağlıdır.
Cumhuriyetin fabrika ayarlarına dönmek demek, işte tam da budur!
***
KILIÇDAROĞLU'NUN SÖZÜ
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde emekli bayram ikramiye tutarını 8 bin 500 liraya yükselteceklerini açıkladı. İlk ödemeyi de Kurban Bayramı'nda, Ramazan Bayramı'ndan kalan 6 bin 500 liralık farkı da katarak 15 bin lira olarak yapacakmış. Yıllardır 1000 TL ikramiyeye talim eden emekli için tam bir çifte bayram. Bay Kemal'i takip edelim bakalım; önümüzdeki 40 günde daha başka nasıl sürprizleri olacak!