Samsun'un özellikle Ladik, Vezirköprü, Kavak üçgeninin Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın tam da üzerinde olması nedeniyle 1. derece deprem bölgesi olduğunu, merkezde günümüzde ciddi bir yapılaşmanın yer aldığı kimi bölgelerin ise 2. derece deprem bölgesi olmasının yanı sıra, yüksek ve çok yüksek riskte heyelan bölgesi olduğunu birkaç gün önce yine bu köşede yazmıştım.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Uzun ise çok daha farklı bir tehlikeye daha işaret etti.
Samsun kıyılarında yıllardır dur durak bilmeden yapılan dolgulara...
Evet, Samsun'da tam 70 yıldır denize dolgu yapılıyor. 70 yılda tam 478 hektar büyüklüğünde deniz doldurularak, karaya dönüştürüldü.
Samsun şehir merkezinde dolgu çalışması ilk olarak 1953 yılında liman inşaatı ile başlamıştı. Önce liman için 49,6 hektar alan, ardından da limanın çevresindeki 102 hektar alan dolduruldu.
Bu dolgular geçtiğimiz yıllarda daha da hızlandırıldı. Doğu Park için 34,6 hektar, Batı Park için 84 hektar, Mert Plajı, Sevgi Gölü ve Sahil Yolu için 24,4 hektar, Bandırma Plajı için 5,5 hektar ve Canik'te sosyal tesisler için 12,9 hektar deniz dolgusu yapıldı.
Bu dolgu alanlarında birçok kamu kurumu ve tesisi olduğunu hatırlatmakta da fayda var. Örneğin Samsun Valiliği bile dolgu sahası içerisinde. Yabancılar Çarşısı, eskiden Büyük Samsun Oteli'nin bulunduğu alan, Samsun Müzesi, golf sahası, Tekkeköy petrol dolum sahasının arkasındaki 100 hektarlık dolgu alanı. Batıpark'ta tenis, voleybol, basketbol, bowling salonlarının bulunduğu bölgenin tamamı da hep dolgu yöntemi ile şehre kazandırıldı.
Halen mevcut toplam 478 hektar yani 4 bin 780 dönüm deniz doldurularak kara parçası haline getirilmiş durumda.
İşte Prof. Dr. Ali Uzun, muhtemel bir deprem durumunda dolgu alanlarında bulunan binalarda 'zemin sıvılaşması' nedeniyle göçmeler meydana gelebileceğine dikkati çekiyor.
Kıyıların doğal halinin korunması elbette çok önemli. Dolgu yaparken de kurallara uygun yapılması gerektiğini belirten Ali Uzun, "Dolgu mutlaka şartsa, açık denizde zeminden itibaren bir bariyer yapılmalı. Sonra onun kara tarafının doldurulması gerekiyordu" diyor.
Ama aktardığına göre Samsun'da hiç de böyle yapılmamış. Önde denize toprağı kamyonlarla dökmüşler ve su üzerine çıkana kadar da böyle devam etmiş. Sonra kenarına bir bariyer yapılmış.
İşte bu nedenle de bir depremin titreştirmesi sonucuyla veya başka bir titreşim hareketiyle, bu kıyılarda göçmeler meydana gelebileceğini, binaların da yıkılabileceğine dikkati çekiyor Ali Uzun…
Samsun'un Atakum kıyıları zaten dalga erozyonu nedeniyle ciddi bir tehlike altında. Kıyı erozyonu her geçen gün Atakum sahillerine doğru adım adım ilerliyor. Ve bu kıyı şeridinde binlerce bina var.
Durum bu. Samsun'da hem deprem hem kıyı erozyonu hem de heyelan riski nedeniyle, yapılaşma kurallarına, kanun ve yönetmeliklere harfiyen uyulması gerektiği gündüz gibi ortada.
Elbette vatandaş bunu bilemez. O yüzden de müteahhitler, yapı denetim mühendisleri, belediyeler, çevre ve şehircilik müdürlüğü yetkilileri aman dikkat! Milletin canı size emanet.
Denetim ve kontroller olmazsa bu enkazın altında sadece vatandaş değil hepiniz kalırsınız!
***
Şehir Plancısı Yüksek Mimar Embiya Sancak sosyal medya sayfasında sık sık Samsun'daki yapılaşma sorunları ile ilgili uyarılarını paylaşıyor. En son Gülsan Sanayi Sitesi alanıyla ilgili bir uyarıda bulundu. Şöyle ki; Sancak bu bölgedeki hak sahiplerinin açacakları davalar sonucunda yaklaşık 3.-3.5 milyar TL gibi bir paranın kamulaştırma bedeli olarak hak sahiplerine ödeneceğini belirtiyor.
Bu alanda ne yapılacak; cami ve rekreasyon alanı. Sancak hukuken kamu kaynaklarından cami yapılamayacağı için, sponsorlardan sağlanacak kaynakla, bu caminin yapılabileceğini belirtiyor.
İddiasına göre cami için kullanılacak 20 bin metrekare için sponsor olacaklara, rekreasyon alanındaki 245 bin metrekare alanda yüksek gelir getirici bina yapılması izni verilecek. 48 yıldır bu işlerin içinde olduğunu vurgulayan Sancak, Samsunlulara seslenerek, "Bu paranın deprem yaralarında kullanılabilmesi için bu hayal projesinden vazgeçilmesi gerekir" diyor.
Ben Embiya Sancak'ın bu uyarılarını yerinde ve doğru buldum. Birçok projede milletin bağımsız mahkemelerinin kararlarını uygulamayanlar, bu projeden vazgeçerler mi?