20 binin üzerinde insanımızın hayatını kaybettiği Marmara depreminde, deprem sahasında görevli genç bir muhabirdim.
Enkazdan sağ çıkartılan her bir insanımızı gördükçe duyduğumuz mutluluğu, evlatlarını, anne babalarını, kardeşlerini, yakınlarını kaybetmiş vatandaşlarımızın acılarını, bugün Kahramanmaraş depreminde gördüğümüz bütün manzaraları gördükçe bir kez daha hatırladım ve yüreğim yine acıyla doldu.
Aradan geçen yaklaşık 24 yılda değişmeyen diğer bir konu da sadece bir cümlede somutlaştı; ‘Sesimi duyan var mı?’
Aradan geçen onca yıla, teknolojideki ilerlemelere rağmen hala enkazlarımızda arama yapmaya ‘Sesimi duyan var mı?’ diye karar vermek, termal kameralara, kalp atışlarını bile saptayan arama cihazlarına rağmen hala bu noktada olduğumuzu görmek insanı daha da kahrediyor.
Marmara Depremi sırasında Devlet Bakanı olan Yüksel Yalova, son dönemlerde deprem sonrasında yapılan müdahalelerde geç kalındığı ve önlemlerin yeterince alınmadığı yönündeki eleştirilere karşılık sıklıkla söylenen 'siyaset yapmayın' sözlerini değerlendirirken, "Karşı karşıya kaldığımız doğal afet yol açtığı bir yıkım olsa da bu tabloyu, “bu siyasetin konusu değil”, “bunu siyasetle ilişkilendirmeyelim”, “konu siyaset üstü” diyerek geçiştirme lüksümüz yok. Tam tersine bu tablo bizatihi siyasetin konusudur ve siyasi anlayışın ürünüdür" diyor.
Gerçekten de bugünkü tabloyu 'siyaset dışı' diyerek, toplumsal tartışmadan uzak tutabilir miyiz?
Bana göre de tam tersine. Yaşadığımız bu ağır yıkım, deprem karşısında alınması gereken tedbirlerin alınmamasının ortaya çıkardığı bir sonuçtur ve sonuna kadar da siyasidir.
Eski Bakan Yalova, bugün sıklıkla tartışılan askerin ilk iki gün sahada olmaması konusunda da dikkat çekici açıklamalar yapıyor.
Marmara Depremi'nde depremin 3'üncü saatinde devletin bütün imkanlarıyla sahaya indiğini ve yaklaşık 35 bin askerin de Genelkurmay Başkanı’nın verdiği emirle depremzedelere yardıma koştuğunu ifade eden Yalova, "Böyle zamanlarda bırakın saatleri, dakikalar ve saniyeler bile önemli. Karar çok önemli, strateji çok önemli ve cesaret çok önemli. Risk almak da çok önemli. Böyle anlarda askerin saha çıkmasının, arama kurtarma çalışmasına katılmasının militarizme ilgisi yok. Ki bugün öyle algılanabiliyor hâlâ" diyor.
Son yaşanılan felakette ilk 48 saatte neredeyse hiçbir şey yapılmadıysa bunun nedeninin tüm yetkileri merkezde toplayan sistemden kaynaklandığını da vurgulayan Yüksel Yalova, "Her şeyi bir insanın iradesine verdiğinizde sonucu hiç şey yapamamak olur" diye de ekliyor.
Depremle ilgili güncel tartışmalar daha uzun bir süre gündemimizden düşmeyecek ama diğer tarafta İngiltere büyüklüğündeki bir bölgede 13 milyon kişi bu depremden etkilendi ve bu durum, ülke ekonomisi için de büyük bir yıkım.
Deprem, bölgenin coğrafyasını bile değiştirir durumda. Artık ülke insanı da sığınmacı konumunda.
Bundan sonra belki de aynı yerlerde şehirler kurulmayacak. İç göçler diğer şehirlerin de yapısını değiştirecek, külfetini artıracak.
Ölenler, yaralananlar, yok olan ve dağılan aileler...
Bu travma, sağlıklı bir toplum yapısına kavuşmak için önümüzde daha çok uzun bir yol olduğunu gösteriyor.
Yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen insanımızın örnek yardımlaşma ve dayanışma çabası umutlarımızı artırıyor.