Hiçbir şey yapmadan, oturduğumuz yerde fakirleşiyoruz.
'Fakirleşiyoruz' derken bizlerden yani dar gelirli, orta gelirli ve sabit gelirlilerden, işçiden, memurdan, emekliden, işsizden bahsediyorum elbette.
Bu fakirleşmenin nedeni ise dolar kurunda son iki günde yaşanan şok dalgalanma.
Merkez Bankası Başkan Yardımcılarının görevden alınmasının ardından Dolar/TL kuru 9,18'i aşarak rekor kırdı.
Pazartesi günü yurt içi piyasaların kapalı olduğu saatlerde 9 seviyesini aşan Dolar/TL kuru, haftanın kalan günlerinde sürekli yükseldi.
Türk Lirası, pazartesi günü Tayland Bahtı ve Güney Kore Wonu ile birlikte düşüş kaydeden gelişen para birimleri arasında yer aldı.
Türk Lirası'ndaki bu değer kaybı aslında, Amerikan Doları'nın güçlenmesiyle yakından ilgili.
Pandemi sırasında ekonomiyi canlandırmak için piyasaya nakit pompalayan gelişmiş ekonomilerin, enflasyon kaygılarıyla para politikalarında değişiklik planlamaları Türk Lirası gibi para birimlerini etkiliyor.
TL'deki değer kaybının arkasında Türkiye'deki para politikasının da etkili olduğunu düşünüyorum.
Hatırlarsanız Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, 23 Eylül'deki toplantısında politika faizini 100 baz puan düşürerek, yüzde 19'dan yüzde 18'e indirmişti.
Karar öncesi 8,64 seviyelerinde olan kur, kararın açıklanmasının ardından 8,80 seviyesine kadar yükseldi.
Ekonomistler, enflasyonda yüzde 20'lere yaklaşmış bir ülke olarak böyle bir ortamda faiz indirimine gidilmesinin TL'nin dolar karşısında değer kaybetmesine neden olduğunu belirtiyorlar.
Dolar, bütün para birimlerine karşı güç kazansa da Türk Lirası'ndaki değer kaybı daha fazla.
Türk Lirası, TL, 2021 yılı başından bugüne kadar dolara karşı yüzde 20'ye yakın değer kaybetti.
Bu durum bizi nasıl etkiliyor?
“Yani neden oturduğumuz yerde fakirleşiyoruz” diye sorarsanız, "Dolar artıyorsa ne olmuş, ben maaşımı dolarla almıyorum ki" ya da “İthal cep telefonu, bilgisayar, araç kullanmıyorum -ki o da mümkün değil ya-“, “maaşım ve harcamalarım dolarla değil ve dolayısıyla döviz kuru umrumda değil" demek mümkün mü?
Değil elbette.
Enflasyon sepetindeki gıda, ulaşım, konut başta olmak üzere neredeyse tüm ürünler döviz kuruna bağlı.
Bunda da ithal ürünlerin yani ve dışarıdan satın aldığımız ithal girdilerin payı büyük.
Günlük hayatımızdaki harcamalarımızın büyük bir çoğunluğu, döviz kuru artışından bire bir etkileniyor bu da bize yüksek enflasyon olarak dönüş yapıyor.
Bu olumsuz gidişatı önleyecek kurum ise elbette Merkez Bankası ve onun para politikası.
Merkez Bankası Başkanı geçen gün TBMM'de komisyonda konuştu: “Türkiye ekonomisinin maruz kaldığı şokların kalıcı etkilerini sınırlayıcı, iç ve dış dengeyi gözeten, nihai olarak fiyat istikrarına öncelik veren para politikası duruşu sergiledik. Para politikasında bundan sonraki dönemde de olası riskleri gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdüreceğiz.”
Umarım söylediği gibi olur, aksi taktirde, hiçbir şey bile yapmadan otururken fakirleşmeye devam edeceğiz.
Böyle bir yoksullukla da, baharı görür müyüz, meçhul...