2019'un eylül ayında Samsun iki önemli çevre saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Önce Kavak-Havza'da uzanan Şahin Dağları’nda Kanada merkezli bir firma altın madeni aramak için ÇED gerek yoktur raporu verilerek ruhsat aldı. Ardından Çarşamba Ovası’nda Trabzon merkezli bir firmaya, Biyokütle Enerji Santrali kurmak için ÇED gerek yoktur raporu verilerek ruhsat verildi. Bu santralin depolama sahasının, kanunla 'Büyük Ova' statüsünde bulunan Çarşamba Ovası'nın sınırları içerisinde olduğu anlaşılınca, Samsun İdare Mahkemesi yürütmesini durdurdu durdurmasına ama, işletmeci firma vazgeçmedi, santralin kurulumunu bütün tepkilere rağmen sürdürdü. Hatta inşaatını tamamladı, kaçak elektrik hatlarını çekti, DSİ'den izinlerini bile alarak, testlerine bile başladı. Şu sıralarda santrala verilen ÇED raporu gerekli değildir kararının iptali için açılan davada ise bilirkişi aşamasına gelindi. İşletmeci firmanın mahkemenin sonucunu beklemeye ise hiç niyeti yok. Öylesine rahat ki,‘Büyük Ova’ kanunu kapsamında koruma altına alınan Çarşamba Ovası’nda bir hafta sonra enerji üretimine geçmeye hazırlanıyor. Gazete Gerçek'ten Tolga Birgücü'nün haberine göre hakkında açılan dört ayrı dava bulunan Çarşamba Biyokütle Enerji Santrali’nde bakanlık yetkilileri incelemelerini yaptı ve santralin enerji üretimine geçmesinde herhangi bir problem olmadığını tespit etti. Santral çalışanlarına bir haftalık izin arasının ardından santralin üretime geçeceği belirtiliyor. Bütün tepkilere rağmen biyokütle enerji santralinde neden bu kadar ısrar ediliyor? SAMÇEP Başkanı Menmet Özdağ, bunun nedenini 'rant' olarak açıklıyor. Çevreci enerji sınıfında yer alan biyokütle elektrik santrallerinin, amacı dışında kullanılarak doğaya zehir saçtığını vurgulayan Özdağ, yapılan bir 'düzenleme' ile biyokütle santrallerinde 'belediye atığı', orman, tarım ve lastik atıkları yakılabildiğine de işaret ediyor. Üstelik, biyokütle lisansı olduğu için de bu santrallerde herhangi bir karbonmonoksit salım sınırı ve kontrolü olmuyor. Bu düzenlemenin elektrik üretim şirketlerinin ve enerji madenciliği yapan şirketlerin çıkarına olduğu kesin. Çünkü 'belediye atığı' gibi ucu açık bir kavram içerisinde, toplanan çöplerde organik maddelerle birlikte her türlü zararlı atık da bulunuyor. Mesela; bu santralde petrolden üretilen lastiklerin yanı sıra, atık lastiklerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünler ve sanayi atık çamurları ile arıtma çamurları da yakılabilecek. Özetle; Türkiye’nin en verimli tarım havzasında zehir saçan biyokütle enerji santralinin üretime başlaması için geri sayım başladı. Ama herkes izliyor, herkes bekliyor. Sanki Godot'yu bekliyorlar. Biliniz ki, çoğu insan hayatını ne yazık ki Godot'yu bekleyerek, harekete geçmeyerek pişmanlıklarla tüketiyor. Öyle görünüyor ki, bu santral faaliyete geçtiğinde Çarşambalı da aynı kaderi yaşayacak. Ne diyeyim, o zaman Zehir solumaya hazır olun!