En düşük emekli maaşının 10 bin liraya yükseltilmesinin, bu ücreti alan 6 milyonun üzerinde emekli için büyük bir hayal kırıklığıydı.
Çünkü hiper enflasyon ortamında bu maaşla geçinebilmesinin mümkün değildi.
Hele de Türk-İş'in 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının 16 bin 257 lira, yoksulluk sınırının ise 53 bin liraya yaklaştığını açıkladığı bir ortamda.
En son açıklanan şubat ayı enflasyonu bile üstelik tartışmalı, gerçek olduğu konusunda ciddi şüpheler bulunan TÜİK verilerinde bile aylık yüzde 4,5, yıllık ise yüzde 64,9'dan yüzde 67,1'e yükselirken, emeklilerin gözü de 31 Mart yerel seçimleri öncesinde bir umut hükümete çevrildi.
Kimi ekonomistler ve gazeteciler düşük emekli maaşını alan yaklaşık 6 milyon emekliye seçim öncesi zam yapılmasını beklediklerini söylese de durum hiç de öyle görünmüyor.
Bakın buna ilişkin en son açıklama Habertürk canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'dan geldi. Yılmaz, “Olabildiğince elimizdeki tüm imkanları kullanarak bu konularda adımlar attık. Önümüzdeki dönemlerde de ekonomimiz büyüdükçe, geliştikçe, istikrarımız meyvelerini vermeye devam ettikçe emeklilerimiz başta olmak üzere bütün kesimlere dönük yine aynı yaklaşımımızı devam ettireceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın" diye konuştu.
Uzun uzadıya bu cümlelerin anlamı şu: Emekliye zam falan yok!
Neden bu artışı yapamayacaklarını da devamında açıklıyor Sayın Yılmaz: "Emekli sayımız da oldukça yüksek bir rakama geldi, 16 milyon gibi bir rakama ulaştık. Dolayısıyla burada en küçük attığınız adımın büyük bir yansıması oluyor. Bayram ikramiyelerinde yüzde 50 artış yapıldı değil mi? Bunun mali yansıması 27 buçuk milyar lira. Tek başına bu atılan adımın mali etkisi 27,5 milyar lira."
Peki, iktidar en zorda olanlara bile ödeme yapmaktan neden kaçınıyor? Bu sorunun yanıtı ekonomi yönetiminin “sıcak para” bulmak için kapı kapı dolaştığı finans merkezlerinde yaptığı açıklamalarda mevcut. Ne diyor ekonomi yönetimi? “Bütçe disiplinini sağlayacağız.”
Bunu neden yabancı fon yöneticilerine söylüyorlar? Onlara vermek istedikleri mesaj gayet net: “Siz endişe etmeyin, biz bütçe olanaklarını öncelikli olarak size yapacağımız faiz ödemeleri için kullanacağız, korkmadan gelin.”
Emekliye para yok. Ya çalışanlar, onlar gelirden hak ettiğini alabiliyorlar mı? O da yok.
Ama zengin daha fazla zenginleşiyor. Eşitsizlik üzerine kurulu bir düzen. Adil bir gelir dağılımı yok.
Çok acil bunun değişmesi lazım.
****
Merkez Bankası, sıkılaştırma politikası kapsamında bir adım daha attı. Kredilerde aylık yüzde 2 büyüme oranını aşan kısım için, TL cinsinden zorunlu karşılık 1 yıl süreyle bloke olarak tutulacak. Merkez Bankası dün de TL ticari krediler için yüzde 2,5 olan aylık büyüme sınırının yüzde 2'ye indirilmesine, ihtiyaç kredilerinde yüzde 3 olan aylık büyüme sınırının yüzde 2'ye düşürülmesine karar vermişti.
****
BDDK tarafından yayınlanan haftalık bültene göre, tüketici kredilerinin tutarı, 1 Mart itibarıyla 16 milyar 54 milyon lira artışla 1 trilyon 578 milyar 84 milyon liraya yükseldi. Söz konusu kredilerin 438 milyar 802 milyon lirası konut, 93 milyar 459 milyon lirası taşıt ve 1 trilyon 45 milyar 822 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.