Yıllar önce Amerikalı yazar Isaac Asimov'un bilimkurgu romanı 'Çelik Mağaralar'ı okuyunca bir hayli etkilenmiştim.
İnsandan ayırt edilemeyecek şekilde üretilen robot Daneel Olivaw ile New York polis teşkilatının dedektiflerinden Elijah Baley'in politik açıdan önemli olan bir cinayeti aydınlatmaya çalışmasını anlatan kitap, bugünden binlerce yıl sonrasında yaşanan olayları konu alıyordu.
Örneğin üzeri çelik bir kubbeyle örtülü olan New York’ta ulaşım şeritler aracılığıyla sağlanıyor. Yürüyen bantlardan oluşan şeritler, sağdan sola doğru ilerledikçe artan hızlara sahipti. Böylece insanlar yürüyen bantlar üzerinde şerit değiştirerek yüksek hızlara ulaşabiliyordu.
'Üç robot yasası' nedeniyle robotlar insanlara asla zarar vermese de işsiz kalmalarına yol açabiliyordu.
CHP'nin cumartesi günü düzenlediği '2. Yüzyıla Çağrı' toplantısında konuşulanları dinlerken, gözümün önünde Asimov'un o bilimkurgu dünyası da geliverdi gözümün önüne.
Çünkü bu toplantıda anlatılanlar ve 'vizyon' olarak sunulan 'dijital ve endüstriyel devrim' belki de Asimov'un bilim kurgu kitaplarındaki dünyanın kapılarını açacak bir anahtardan başka bir şey değil.
Bu işin fantastik tarafıydı. Şimdi ise iki yüzyıl öncesine dönelim. Birinci sanayi devriminin gerçekleştiği 1760’lı yıllara. Buharlı makinenin icat edildiği yıllara yani.
1830-1860 arasında İngiltere'de daha etkili maden tasfiye yöntemlerinin geliştirilmesine paralel olarak kömür üretimi hızla arttı. Çünkü yüksek demir ve çelik talebi bu yöntemler sayesinde kolayca karşılanabiliyordu. Bu üretim sayesinde 1800 - 1830 arasında köprü, kanal, demiryolu vb. gibi inşaatlar hızla arttı. 1850'lere kadar genelde İngiltere'nin tekelinde olan sanayi devrimi, ardından tüm Avrupa'ya ve Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) yayıldı.
Bu tarihten sonra dünya bilimden, teknolojiye, nüfustan, toplumsal gelişmelere ve kültür ve sanata kadar her alanda büyük bir değişim yaşamaya başladı. Özellikle Batı'da üretim, el ve beden emeğinden makine gücüne doğru bir evrim geçirdi.
Bu devrimin sonucunda Batı Uygarlığı bu Doğu Uygarlığı'na büyük bir üstünlük sağladı. Osmanlı İmparatorluğu da bu büyük devrimi ne yazık ki ıskaladı ve bedelini çok ağır ödedi.
Elektrik teknolojisinin gelişmesi ise 2. sanayi devrimine yol açtı. Buhar gücünden çok daha güçlü olan bu yeni ve üstün teknoloji, makinelerin daha çok gelişmesine ve üretimin büyük oranda artmasına yardımcı oldu ve dünya, seri üretim kavramıyla tanıştı.
Osmanlı'dan sonra kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti de, 2. sanayi devrimine daha toparlanamadan yakalandı.1. sanayi devriminin yarattığı büyük sermaye birikiminin yol açtığı İkinci Dünya Savaşı'nı, olabilecek en hafif zararlarla atlatabilen Türkiye, ancak 1980 sonrasında etkin olarak sanayi devrimine yönelebildi.
Mesleki teknik eğitimin geç ve yetersiz başlaması, Türkiye sanayisini yönlendiren sanayicilerin önemli bir kısmının üretim teknikleri, insan kaynakları, Ar-Ge, inovasyon, sosyal yaşama dahil olma konularındaki yetersizlikleri yüzünden Türkiye 2. sanayi devriminde de söz sahibi olamadı. Teknoloji ithal ederek, üretim yapmaktan öteye geçemedi. İthal ikameci politikalar yüzünden yine Batı'nın gerisinde kaldı.
YARIN: BU KEZ TAM TERSİ OLMALI