Sayıştay bir defa değil, 3 kez uyarmış.
TTK Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesi'ndeki eksiklikleri…
Uyarmak ne kelime adeta bas bas bağırmış Sayıştay müfettişleri hatta nokta atışı bile yapmışlar.
Bakın 2019 yılındaki Sayıştay raporunda ne demişler;
"Müessesenin dengelenmiş üretim derinliği -300 metre olmuştur. Bu derinleşme, ani gaz değişikliği ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olmaktadır."
Dediğim gibi tam da nokta atışı değil mi? 41 madencimizin canına mal olan grizu patlaması nerede meydana geldi?
Sayıştay'ın dediği gibi deniz seviyesini sıfır kabul ettiğimizde yerin tam 300 metre altında.
Sayıştay raporunda devam ediyor; "Çalışılan damarların tamamında gaz içeriklerinin yüksek olduğu, dolayısıyla degaj kapasitelerinin de yüksek olduğu, arıza zonlarında riskin daha da arttığı bilinmektedir. Bu nedenle müessese ocaklarında ilgili mevzuat hükümlerinin yanı sıra 'Kurum Degaj Yönergesi' hükümlerinin titizlikle uygulanması gerekmektedir."
Demek ki bu yönetmelik de uygulanmamış ki Sayıştay bu uyarıyı yapıyor.
Zaten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri de 2017 yılında AMASRA TİM işyerlerinde ocak ana havalandırmasının 'TERSİNE' çalıştırılabilecek nitelikte olmadığını belirterek, 146 bin 322 TL idari para cezası bile kesmişler.
Bu işin uzmanları yıllardır söylüyor, maden ocaklarında grizu patlamalarını önlemenin yolu, çok iyi bir 'havalandırma' sisteminin kurulmuş olmasından geçiyor.
Amasra'da var mı bu sistem?
Bu raporlara göre yok.
Adeta bağıra bağıra gelen bir faciayla karşı karşıyayız.
Kaderin de kazanın da ne olduğunu bilen insanlarız çok şükür.
Ama görünen o ki bu işte 'kader planı'ndan çok, işçilerin can güvenliği için önlemlerini almayan, bütün uyarıları hiçe sayan idarecilerin 'keder planı' işlemiş.
Soma, Ermenek, daha önce de onlarcası. Şimdi de Bartın Amasra…
Bu ülkenin maden işçileri, bu teknoloji çağında daha ne kadar gün ışığı görmeden can verecek, bu millet daha kaç evladının ardından gözyaşları dökecek!
***
Samsun'da 1989 yılında kurulan 2004 yılında 430 bin ton şekerpancarı üretim rakamına ulaşan, kurulu üretim hacmi yıllık 43 bin ton şeker, 19 bin ton melas, 135 bin ton yaş pancar posası ve binlerce üretici ile Samsun ve Türkiye ekonomisine katkı sağlayabilecek Çarşamba Şeker Fabrikası, 2011 yılından beri atıl olarak bekletiliyor.
2019 yılında yapılan tadilat ile tekrar açılacak denilen fabrika ekilen ürünü bile alamadı. Yılan hikayesine dönen süreçte, yöre çiftçisi kandırıldı.
Her geçen gün bir tarafı farklı kurumlara devredilen Çarşamba Şeker Fabrikası, bırakın üretime geçmeyi anlaşılan o ki gözden çıkarılmış.
Baksanıza, son olarak 64 bin 500 metrekarelik lojman arazisi de TOKİ'ye devredildi.
Kendi kendine yeten bir tarım ülkesiyken, ithalata bağımlı bir ülke haline nasıl geldik, getirildik sanıyorsunuz!
Diğer taraftan dün Dünya Gıda Günü'ydü.
Üreticinin emeğinin karşılığını alamadığı, çarşı pazarın el yaktığı, çocukların süt içemediği, halkın sağlıklı ve güvenilir gıdaya yeteri kadar ulaşamadığı, şeker fabrikasının çürümeye terk edildiği bir ülkede dünya gıda günü kutlanır mı?
Yok kutlanmaz, sadece düşünülür ve sorgulanır!