Atakum Belediye Başkanı Cemil Deveci, dün Samsun basının karısına çıktı ve 'Seyir Terası'nın değerinin yarısı bedelle icra mahkemesi tarafından satışıyla ilgili gerekli açıklamaları yaptı.
Deveci'nin açıklamalarında üzerinde durduğu en önemli konu, İcra İflas Kanunu'nun zaten zor durumda olan borçluyu daha da batağa sürükleyen uygulamasına ilişkindi. Deveci, "Borçlunun malının yarı bedelle satılmasına devlet neden izin verir ve borçluyu ayağa kalkamaz hale getirir" sorusunu yöneltti.
Bence de haklı.
Diğer taraftan satılan bu yerler örneğin Seyir Terası, personel yemeklerinin yapıldığı hatta pandemi süresince binlerce ihtiyaç sahibine yemeklerin hazırlanarak gönderildiği bir yerdi. Yani kamu hizmeti veriliyordu bu tesiste. Mahkeme neden bunu dikkate almayıp, satışa karar verdi, neden keşif bile yapılmadı. Şaşılacak bir durum?
Cemil Deveci Seyir Terası'nın icradan satışına neden olan alacaklı firmanın bütün iletişim kanallarına yanıt vermediğini, hiçbir telefonlarına çıkmadığını da belirtirken, Atakum Belediyesi'nin 'örgütlü alacaklı'larla karşı karşıya olduğuna işaret etti. Bu firma yetkililerinin göreve geldiği ilk gün, belediyeyi alacaklarından dolayı icra yoluna gittiğine işaret eden Deveci, can alıcı soruyu sordu:
"Bir alacaklı belediye şirketini batıracak hamle yapar mı? Gerçek alacaklı böyle bir şey yapar mı?" dedi.
Bana göre de yapmaz.
Ne vicdani ne de ahlaki bir durum çünkü.
Cemil Deveci, Seyir Terası'nın satış ihalesini alan kişinin kendisi gibi Sinop Boyabatlı olmasıyla ilgili açıklamalarını da dikkatle dinledim. Aralarında hiçbir kan bağı olmadığını vurgulayan Deveci, "Ya annesi ya babası bizim köylü. Kendisiyle hiç görüşmedim. Üzerine basa basa söylüyorum. Cemil Deveci'den usulsüzlük, hırsızlık çıkmaz. Çünkü ben bir hata yapmışsam bırakıp giderim" dedi.
Bütün bu tartışmalar bir tarafa şimdi de tüm Atakumluların nikah ve düğünlerini yaptıkları Vedat Türkali Kültür ve Eğlence Merkezi'nin de icradan satılmak üzere olduğu ortaya çıktı.
Deveci'nin açıklamalarına göre burayla ilgili mahkeme süreci hala devam ediyor.
Anlaşılan Atakum'da kamu hizmetlerinin verildiği yerler birer birer icra yoluyla satılıyor.
Asıl üzerinde durulması gereken bence de bu durum.
Mahkemeler neden bunu anlamıyor. Neden kamu hizmeti veren binaların satışına birer birer onay veriyor.
Böyle giderse, bizzat mahkemeler eliyle Atakum'un tüm kamu kaynakları birer birer elden çıkarılıp, israf edilecek.
Olacak iş değil!
***
Samsun 3. İdare Mahkemesi'nin Çarşamba Eğercili Biyokütle Enerji Santrali hakkında, Samsun Valiliği'nce verilen 'ÇED Gerekli Değildir' kararının iptalinin ardından yaklaşık bir ay geçti.
Hala santralin kapısına mühür vurulmuş değil.
Dün yöre halkının avukatı Serpil Dönmez ile görüştüm. “Kararın bana tebliğ edilmesinden sonra 30 günlük süre bugün (dün) itibariyle doldu” dedi.
Buna göre en geç bu hafta cuma gününe kadar, o mührün santralin kapısına vurulması gerekiyor.
Peki, mahkeme kararı uygulanmazsa ne olacak?
Serpil Dönmez, 2577 sayılı yasanın 28'inci maddesine göre, "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının" ilgili idare tarafından gecikmeksizin uygulanmasının zorunlu olduğuna işaret ediyor.
Bunun için de idareye 30 günlük süre öngörülüyor.
Şayet bu karar uygulanmazsa, idare yasaya göre 'suç' işliyor anlamına geliyor.
Serpil Dönmez de bu durumun altını çizerek, yasa uygulanmadığı taktirde Çarşamba Cumhuriyet Başsavcılığı'na, maddi ve manevi tazminat dahil olmak üzere tüm yasal hakları kullanmak üzere suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.
Meselenin hukuki tarafı bu şekilde ağır aksak devam ederken, yöre sakinleri ve davalılar ise, mahkeme kararının biran önce uygulanması için büyük bir eylem hazırlığındalar.
Hatta geçen hafta sonunda santralin mühürleneceği haberini alan bazı yöre sakinleri santralin önüne kadar giderek sabaha kadar deyim yerindeyse adeta nöbet tuttular.
Ancak gelen giden olmadı. Yöre halkı; özlemle adaletin yerini bulmasını bekliyor.
Hepimiz gibi!