Benim gibi Türkiye'nin yakın geçmişini yakından takip edenler, Erkan Yılmaz Büyükköprü adını mutlaka hatırlayacaklardır.
Hani son dönemlerde önce 'Kral çıplak' deyip ardından 180 derece bir dönüş çekerek, 'destek verin' seslenişleri yapan Bülent Arınç'a, suikast yapacağı iddiaları ortaya atılınca, Ergenekon'un bilmem kaçıncı dalgasında gözaltına alınan, tutuklanan, itibarsızlaştırılmaya çalışılan Albay Erkan'ı…
Geçtiğimiz günlerde değerli bir arkadaşım sosyal medya hesabında paylaştı, 'Arınç'a suikast' yalanıyla başlayan ve devletin en gizli kozmik odasına FETÖ'nün el uzatmasına kadar giden olaylar zincirinde akıl almaz iddialara maruz bırakılan Albay Erkan'ın çıkardığı kitabı.
Kitabının ismi; 'Kozmik Albay'
Daha yerinde bir isim konulamazdı bu kitaba…
Neden mi?
Özetle bakın şöyle;
Ordunun en önemli kurumlarından biri olan Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı Albay Erkan, tam 12 yıl önce, Aralık 2008'de bir subayı izlemek için görevlendirildi. Albay Erkan göreve başladı. Çok titiz hareket ediyordu.
Fakat bir süre sonra kendisinin de takip edildiğini fark etti. Durumu üstlerine bildirdi. Takibe devam emri verildi. Temmuz 2009'da görev sona erdi. Bir süre sonra aynı görev yeniden Albay Erkan'a verildi. Göreve başladıktan sonra yeniden takip edildiğini fark etti.
Albay Erkan, 19 Aralık 2009 günü, takip işlemine devam ederken, bir kafede Binbaşı İbrahim ile buluşup durum değerlendirmesi yapmak istedi.
Fakat arabasından indiği anda polisler tarafından yere serildi. Elleri arkadan kelepçelendi.
Üst araması yapan polislerden biri ellerini Albay Erkan'ın ceplerine soktu. Ve oraya bir kağıt bıraktı. Fakat Albay bunu fark etmedi.
Önce kimliklerini gösterdiler. Durumu açığa kavuşturmak istediler. Fakat nafile, arama kararı vardı. Gözaltına alındılar.
Polislerin müdahalesinden sadece 15 dakika sonra "ünlü" bir kanalın muhabiri olay yerine gelip çekim yapmaya başladı. Kimse müdahale etmedi. Çünkü olayın duyulması isteniyordu.
Gözaltına alınan kişi subay olduğundan, olay yerine Merkez Komutanlığı’ndan görevli çağrıldı. Kafile onları beklerken Erkan Albay su istedi. İçmesi için ellerini çözdüklerinde Erkan Albay cebindeki beresini üşüyen başına takmak istediğinde, cebinde bir kağıt olduğunu fark etti.
Kağıdı eline alıp baktı. "1424 Cd Feza A" yazdığını gördü. Polislerden biri "kağıdı yutacak" diye bağırıp Erkan Albay'ın üzerine atladı. Tuhaf şeyler oluyordu.
Kısa süre sonra savcılık tarafından Erkan Albay'ın evinin aranmasına karar verildi. 19 Aralık'ta başlayan süreç, 20 Aralık'ta ev aramasıyla sürdü.
Erkan Albay nihayet 21 Aralık'ta normal hayatına döneceğini düşünürken bambaşka sürprizle uyandı.
Çok ünlü bir gazetenin manşetindeydi: ARINÇ'A SUİKAST YAPMAK İSTEYEN ALBAY, ADRESİ YUTAMADAN YAKALANDI!
Malum medya, senaryoyu nakış gibi işlemeye başladı: Özel Harp Dairesi'ne mensup subay, Arınç'a suikast yapacaktı.
Mermi olayının ardından savcılık Özel Harp Dairesi'nde arama yapılmasına karar verdi. İşin rengi değişiyordu. Mesele Erkan Albay değildi. O, savcının sıçrama rampasıydı. Birileri, Özel Harp Dairesi'ne sıçramak için onu kullanıyordu.
Savcı, arama kararında binadaki odaları tek tek yazmıştı. Oda isimlerini bilmesi imkansızdı. Ama "birileri" söylemişti. Savcılığın diretmesi sonucu 11 ve 16 numaralar hariç tüm odalar arandı. Bölge başkanlığı, iki odaya girilmemesi için direndi ve kazandı.
Devletin en gizli sırlarını ele geçirmek isteyen bu grup, sıkıştığı yerde medyayı devreye sokuyordu.
Bu sefer de savcının bir araç tarafından takip edildiği iddiaları patlak verdi. Gazeteler yazdıkça yazıyordu. Mahkeme, genelkurmayın itirazını reddetti ve savcının talebini kabul ederek kozmik oda evraklarının savcıya verilmesine karar verdi.
Mahkeme, kozmik odada bulunan 1,5 terabaytlık dijital materyallerin savcıya verilmesini uygun bulmadı ama Özel Harp Dairesi dışında saklanmasını istedi. Materyal 11 Şubat'ta başka yere taşındı. Savcı, amacına yine ulaşamamıştı. Fakat aradığı fırsatı 3 yıl sonra buldu.
25 Şubat 2013'te hard disktin teslimi için harekete geçti. Başka bir mahkeme talebi kabul etti. Hard disklerin çözülerek metin haline getirilmesine, savcıya teslim edilmesine karar verildi. Hard disk, tutulduğu Destek Kıtaları Grup Komutanlığı'ndan alınıp 16 Mart 2013'te savcıya teslim edildi.
2010'da olmayan 2013'te nasıl olmuştu?
Çok basit. Çünkü 2010'da görevde olanlar gitmiş, Yeni isimler gelmiş. Yeni mahkemeler ortaya çıkmıştı.
Genelkurmay Adli Müşaviri, yazdığı bir yazıyla savcıyı adeta kozmik odayı yeniden araması için davet etti.
Savcı, bu "davet" üzerine kozmik odaya yeniden girdi, Odadaki evraklara el konuldu. Duruma itiraz edildi, Fakat mahkeme itirazı reddetti.
Savcı, 16 Mart 2013'te aldığı hard diskin çözümlenmesi için 27 Aralık'ta teknik destek istedi. Hard disk 6 ay boyunca savcıda kalmıştı. Teknik destek 17-25 Aralık operasyonlarının hemen akabinde talep edildi. Teknik destek Mart 2014'te sona erdi.
Fakat raporun teslimi Nisan ayında gerçekleşti. Bu süreçte, iktidar-fetö kavgası başlamıştı. Dosya da savcıdan alınmıştı. Çünkü savcı fetöcüydü.
Sadece savcı mı? Operasyonu yapanlar, evi arayanlar, gazetede iftira atanlar, Savcı, Hakim. Savcıyı davet eden Adli Müşavir...
Hepsi FETÖ'cüydü. El birliğiyle devletin en mahremine girmeyi başarmışlardı. Ve hard diskin bir kopyasını da almışlardı.
Dosyası devralan yeni savcı, yaptığı incelemede, hard diskin bir kopyasının alındığını tespit etti.
Bilirkişiler, kozmik hard diskin bir kopyasını basmıştı. Ama bu kopya ortada yoktu!
İşin korkunç yanı, hard diskin kopyalandığına veya teslimine ilişkin tutanak yoktu. İşlem gizlice yapılmıştı. Kayıt altına alınmamıştı.
Hard diski gizlice kopyalayan bilirkişileri seçen kişi, şu an FETÖ'den FİRARİ.
Sonuç olarak devletin en mahrem bilgileri, teröristler tarafından gizlice kopyalandı. Ve muhtemelen başka bir gizli servisin eline geçti.
Peki, Erkan Albay'a ne oldu?
Aklandı.
Suikast falan yoktu.
Ajandası temizdi.
Kağıt yutma olayı yalandı.
Evrak falan yakılmamıştı.
Mermileri kimin gönderdiği ortaya çıkmadı.
Savcıyı da kimse takip etmemişti. Hepsi, devletin sırlarını ele geçirme için üretilen yalanlardı.
Erkan Albay, yapabileceği yegane şeyi yaptı Devletine küsmedi. Devletini satmadı. Günü gelince, olan bitenin hepsini yazdı. Bizlere ibret olsun diye yazdı.
Biz düşen, okumaktır. Ve ibret almaktır.
'Kozmik Albay'ı mutlaka okuyun!
Kozmik Albay'a kağıt parçasını yutturamayan malum basın,o gün bugüdür neler neler yutturuyor...