İsveç’teki “Kur’an-ı Kerim yakma” ahlaksızlığı…
Ahlaksızlık diyorum çünkü hangisi olursa olsun dini inançlara yapılan her türlü saldırının, tam bir ahlaksızlık olduğunu defalarca kere dile getirmiştim.
Bunun düşünce ve ifade özgürlüğü ile uzaktan ya da yakından hiçbir ilgisi olamaz.
Diğer taraftan bu olayın, İsveç siyasetinin kurgusu olabileceği yönünde de bir kuşku taşıyorum.
Neden mi?
Çünkü her devlet, kendi ülkesindeki yabancı devletlerin tüm ulusal ve kültürel kutsallarını güvence altında bulundurmak, bunlara en ufak saldırıları bile etkin biçimde caydırıcı olacak önlemleri almak gerektiğini bilir ve buna göre hareket eder de ondan.
Hele de İsveç…
En ileri iletişim ve güvenlik teknolojisine sahip olan bir devletin, bunun tersi hareket etmeyeceğini, sokaktaki çocuk bile bilir.
Peki, öyle mi oldu?
Hayır. İsveç Hükümeti, bu ahlaksız saldırıyı ‘düşünce özgürlüğü’ bağlamında gördüğünü açıkladı.
O yüzden bu saldırı bana göre tezgahlanan bir 'kurgu'dan başka bir şey değildir.
Emperyalizmin Türkiye’yi demokratik, ulusal, çağdaş Atatürk Cumhuriyeti yolundan saptırmak ve tüm İslam dünyasına örnek olmaktan alkıyoymak stratejisini güttüğünü, yine bu köşede defalarca kez dile getirmiş, hatta Ortadoğu'da tam başarıya ulaşabilmesi için daha çok radikal dinci terör örgütlerine, daha çok tarikat ve cemaate, daha çok dinci partiye ihtiyacı olduğunu söylemiştim.
Çünkü Türkiye ve Ortadoğu'yu emperyalizme yem etmenin temel koşulu Doğu'dan yükselen aydınlanmayı kaynağında boğmaktı.
Neden mi?
Çünkü Batı, Ortadoğu ve Afrika'da İslamı yok etmeye çalışmıyor, laiklik ve demokrasiyi yok etmeye çalışıyor.
Bu sömürgeci stratejinin bu provakasyonunun amacı, Batı Avrupa ülkelerindeki 4-5 milyonu bulan Türk varlığını da, hem Türk kimliğini korumak, hem kendi toplumları içinde en saygın, en etkin konumlara gelebilecek siyasal, toplumsal, mesleki bilgi, beceri ve değerlerle donanmak olanağından ellerinden geldiğince yoksun kılmak için Türkleri “getto”larda yaşamaya yazgılı tutacak her türlü sosyal, kültürel, psikolojik yola başvurmaları neden olmasın?
Ortaçağ'dan kalma köhne tarikatlara verdikleri özel destekler, bu stratejinin başlıca araçları değil miydi?
Almanya’nın “Kara ses Kaplancı”ları, Fransa’nın Humeyni’yi, İngiltere’nin Şeyh Kıbrısi’yi, ABD’nin FÖTE elebaşını el üstünde neden beslediklerini sanıyorsunuz.
O yüzden her zamankinden çok daha uyanık olmak zorunda olduğumuz bir süreçten geçiyoruz.
İslam coğrafyasının kurtuluşu laiklik ve demokrasidedir. Dincileşme ve İslami terör, İslam coğrafyasını çağımızın ve medeniyetler dairesinin dışına itmek, birbirlerine kırdırarak ayaklarının altındaki enerji kaynaklarına el koymak için Batı'nın çizdiği bir yol haritasıdır.
Bu provokasyonlar, bizi yolumuzdan döndürmemelidir!