"Müdahalede geç kalındı."
İzleyebildiğim, okuyabildiğim ve görebildiğim şu ki; Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli iki büyük deprem sonrasında yaşananlarla ilgili ağırlıklı görüş bu...
Çünkü arama kurtarmada, ilk 24 saat çok önemliydi. Ne yazık ki özellikle ilk iki gün koordinasyon sağlanamadı, organize olunamadı. 30 saatten uzun bir süre vatandaşlarımız kendi kaderlerine terk edildi neredeyse…
Arama kurtarma çalışmalarında en sahipsiz olan kentler Hatay ve Adıyaman'dı. Adeta kimsesizdiler. 10 ilimizdeki köyleri ise hiç söyleyemiyorum bile. Neredeyse açlığa, soğuğa teslim oldular.
Depremin hemen ardından Türkiye'de sivil toplum, inanılmaz bir organizasyon yeteneği gösterdi. Özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir'de büyükşehir belediyelerinin başını çektiği kurumlar ve sivil toplum örgütleri, en hızlı şekilde vatandaşlardan gelen yardımları, deprem bölgelerine ulaştırabilmek için insanüstü bir gayret gösterdiler.
Hele de Samsun.
Yıkık bir ülkeyi kurtaran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını 100 yıl önce bağırlarına basan ve ilk adımın şehri olma gururunu yaşayan Samsunlular, bu kez de yıkılmış kardeşlerinin yardımına koşmak için büyük bir seferberlik içindeydiler.
Türkiye'nin her yeri yardıma koştu elbette ama bu yardımları ulaştırma konusundaki koordinasyonsuzluk da ciddi sıkıntı yarattı. Hele de 'belediyelerin logoları görünmesin' inadı, çoğu yardımın gecikmesine, yerlerine ulaşmasını geciktirdi.
Evet; 10 şehrimiz aynı anda yıkıldı,
Evet; ilçelerde, köylerde taş taş üstünde kalmadı,
Evet; yollar, köprüler, havaalanı pistleri kağıt gibi yırtıldı, hastaneler yerle bir oldu.
Ama bütün bunlara rağmen arama kurtarmada biran evvel organize olmamız şarttı!
Bir ev yıkılsa, her birine arama kurtarma için 10 kişi konulsa, 100 bin arama kurtarma ekibi gerekiyor bu doğru ama OLMAK ZORUNDAYDI!
Daha deprem olmadan önce, bu tür kriz durumları için planlama ve koordinasyon yapılmıyor mu?
Hangi şehre hangi ekip gidecek, hangi alet ve cihazlar gönderilecek, AFET acil eylem planlarında belli değil mi?
Bunları sosyal medya fenomenleri yapabiliyorsa, merkezi idare neden yapamasın.
Bina yıkımı çok diye en kötü senaryoyu hesaplayarak, kurtarma ekibi toplamayacak mıyız?
Askeri, orduyu bu bölgelere sevk edecek planlamayı yapamayacak mıyız?
Bakın iki yıl önce Kahramanmaraş Pazarcık depremini bilen ve yetkilileri uyaran Prof. Naci Görür, daha dün bir kez daha uyardı.
Naci Görür diyor ki: "İstanbul'da en fazla 7.5 şiddetinde deprem bekliyoruz. İstanbul'da daha küçük deprem beklememize rağmen, hasar Maraş'tan daha büyük olur."
Bilimsel bütün araştırmalar İstanbul'da da zamanın artık gelmekte olduğunu gösteriyor.
Marmara depreminin olduğu 1999 yılında, İstanbul depreminin 30 yıl içerisinde olmasının beklendiği söyleniyordu. O zamandan bu yana neredeyse 24 sene geçtiğine göre geriye ne kaldı...
Depremlerde binalar elbette yıkılacaktır, yine yapılır. Ama canları kurtarmakta geç kalırsak bunun telafisi olur mu!
Asıl bunu yazın defterinizin en başına!