Rusya devletine bağlı atom enerjisi kurumu Rosatom, Türkiye ile Sinop’ta nükleer güç santrali inşa edilmesine yönelik müzakerelere başladıklarını duyurdu geçtiğimiz günlerde.
Öncelikle 'nükleer enerji nedir' sorusunu yanıtlayalım.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) nükleer enerjiyi, “proton ve nötronlardan oluşan, atomun çekirdeğinden salınan bir enerji” olarak tanımlıyor.
Bu enerji iki şekilde üretiliyor. İlki fisyon, yani atom çekirdeklerinin parçalara bölünmesi. İkincisi ise füzyon, yani çekirdeklerin bir araya gelmesi.
Üretilen ısı, reaktördeki soğutucu suyu ısıtıyor ve buhar oluşturuluyor. Buhar daha sonra dönen türbinlere yönlendiriliyor ve jeneratör aktive edilerek düşük karbonlu elektrik üretiliyor.
Buraya kadar olan işin teknik tarafı.
Ekim ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile gerçekleşen Astana görüşmesinin ardından 'Sinop'a kurulması planlanan nükleer enerji santrali yeniden gündeme geldi.
Putin yıllardır finansmandaki eksiklikler ve açılan çeşitli davalarla bilinen Sinop NGS projesini yeniden gündeme getirdi.
Bu arada yine Rusya’nın yapımını üstlendiği Akkuyu'da ise inşaat süreci devam ediyor ve önümüzdeki aylarda santralin ilk güç ünitesinin çalıştırılması hedefleniyor.
Şimdi gözler yeniden Sinop'a çevrildi.
Sinop kent merkezine 14 kilometre mesafedeki Abalı Köyü İnceburun Mevkii’nde planlanan nükleer santral hakkında hazırlanan bilirkişi raporunda, çarpıcı bulgular ortaya konulmuştu.
Yaklaşık 270 maddede bu santralin zararları tüm ayrıntılarıyla anlatıldı.
Uzmanlar öncelikle Sinop ve bölgenin herhangi bir sızıntıda tahliye edilemeyeceğini ve insanların nükleer atığa maruz kalacağını belirtiyorlar.
Ayrıca bu rapora göre Sinop'ta kıyılarda heyelan riski var ve bilirkişiler ÇED raporunda bölgede, deprem, heyelan ve tsunami çalışmalarının yapılmadığına, eksiklikler olduğuna da dikkat çekiyorlar.
Diğer taraftan soğutma kulesi olmayan, daha eski tip santrallerde soğutucu madde olarak kullanılan su çevredeki nehir, göl veya denizden alınıyor ve bir süre kullanıldıktan sonra kaynağa ısıtılmış bir halde geri veriliyor.
Yani Sinop Nükleer Santrali tamamlandığında soğutma suyu Karadeniz'den alınacak, sonra geri deşarj edilecek.
Bir taraftan iklim değişikliği diğer taraftan Karadeniz'deki biyolojik çeşitlilik büyük tehlikeye girecek.
Madalyonun diğer tarafında ise işin maliyeti ve gerçekten bir nükleer santralin ihtiyacı gerçekten karşılayıp karşılamayacağı meselesi var.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın hazırladığı Enerji Senaryosu’na göre, mevcut nükleer kapasitenin 2050 yılına kadar dörde katlanması halinde bile, nükleer enerjinin dünya enerji tüketimindeki payı yüzde 10’u aşmayacak.
Bu da karbondioksit salımlarını sadece yüzde 4’ün altında bir seviyede indirebilecek.
Bu senaryonun hayata geçmesinin maliyeti ise yaklaşık 10 trilyon dolar.
Yani maliyet çok büyük.
Oysa ki yenilenebilir enerji alanında enerji üretim ve depolama teknolojilerinin her gün geliştiği ve maliyetin düştüğü belirtiliyor.
Güneş ve rüzgar enerjisi potansiyeli yüksek olan Türkiye’de nükleer enerjinin tercih edilmesi, bu yönden bakıldığında 'siyasi” bir karar.
Türkiye, enerji politikalarını rüzgar ve güneşe çevirmediği sürece, enerjide bağımsız bir ülke olabilmek de çok çok uzak bir ihtimal!
***
Aile Bakanlığı eşi vefat eden kadınlara 300 bin TL konut desteği sağlanmasına karar vermiş.
Bu destekten eşi vefat etmiş ve 18 yaşından küçük en az 3 çocuğu bulunan kadınlar faydalanabilecek.
İyi güzel de bu uygulama sadece bana mı eksik geldi?
Çocuğu olmayana destek yok,
bir çocuğun varsa yok,
iki çocuğun varsa da yok.
Ancak üç çocuk varsa konut desteği verilecek.
Kadınlara reva görülen bu mudur, sayın aile bakanı!