2023 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi, önümüzdeki hafta pazartesi gününden itibaren TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanacak.
Bu yılki bütçe görüşmeleri, bu yılın seçim yılı olması nedeniyle ayrı bir önem taşıyor.
Teklife göre, 2023’te bütçe giderlerinin 4 trilyon 470 milyar TL, bütçe gelirlerinin ise 3 trilyon 810 milyar TL olması öngörülüyor.
Buna göre bütçe açığı daha kabul edilmeden 660 milyar 901 milyon TL olarak hedeflenmiş.
İlgilenenler bilirler; 5 Eylül'de 2023- 2025 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmişti.
Bu programda 2023 yılı büyüme tahmini yüzde 5 olarak belirlenmişti. 2023 yılı Türkiye için seçim yılı olacağı için kamu harcamalarının artacağı, para basılacağı bir yıl olacağı için bu büyüme oranının tutturulması mümkün mü? Bence zor.
Buna karşılık bir önceki yılla aynı düzeyde kalacak bir büyüme oranıyla azalan bir işsizlik oranı ise nasıl sağlanacak tam bir muamma.
OVP'de asıl ilgi çekici değişim ise enflasyon oranında karşımıza çıkıyor. Enflasyonun yüzde 65’den yüzde 24,9’a düşeceği tahmini yer alıyor. Büyüme aynı düzeyde kalırken, bütçe açığı azalmazken, enflasyon nasıl yüzde 24,9’a düşecek, bilen varsa beri gelsin. Nerden baksan tutarsızlık var.
Program bütün umudunu 2023 yılı için tahmin edilen dolar kuruna bağlamış görünüyor. KİT zamları sorununu görmezden gelip de dolar kurunu 2023 yılı için 21,52 olarak alınca, enflasyonda da durulma ortaya çıkıyor. Bütün mesele KİT’lerin bu büyük açığı ne kadar taşıyabileceği, seçim yılında KİT ürünlerine nasıl zam yapılacağı ve kur tahmininin gerçekçi olup olmadığında.
Büyümenin yüzde 5 düzeyinde olduğu, dış ticaretin fazla değişmediği bir yılda yalnızca petrol fiyatlarındaki düşüşle kuru dengeleyerek cari açığı düşürmek de tutarlı görünmüyor.
Özetle söylemek gerekirse OVP’de yer alan kur ve enflasyon gibi en önemli iki göstergeyle, ilgili tahminlerin son derecede iyimser olduğunu, bunlara dayanılarak yapılan diğer tahminlerin de pek tutarlı olmadığını söyleyebiliriz.
Bu arada yeni ekonomi programımız, en başta neyi öngörüyordu tekrar hatırlatalım; Faiz enflasyonun oldukça altına düşürülerek üretim artırılacak, bununla birlikte ihracat da artacak. Ödemeler dengesi açığı kapatılacak. Dövizler bollaşınca da enflasyon düşecekti.
Geldiğimiz yer ne oldu?
Sürekli düşürülen politika faiziyle, iç talebi ve enflasyonu patlatan, hane halkını yoksullaştıran bir ekonomi modeli…
Ve böyle bir atmosferde Türkiye, yine bir seçim arifesinde. Asgari ücret ve emekli maaşlarıyla ilgili senaryoların ardı arkası kesilmiyor, 'kesenin ağzı açılacak' deniliyor.
En son geçen yılbaşında ‘tarihi artış' yapıldı denilen asgari ücrete temmuz ayında tekrar artış yapılmıştı. Bu bile iki ay geçmeden açlık sınırının altında kaldı.
Sonuç olarak benim gördüğüm, ne orta vadeli ekonomi programı ne de yeni bütçe kanunu, emekçiler, dar gelirliler, kamu çalışanları ve asgari ücretliler için öyle heyecanlanacak bir ekonomi öngörmüyor.
Sen yanlış görüyorsun diyenler de elbette vardır. Hele bu kış bir geçsin, benim gördüklerimi görmemekte direnenlerin gözlerinin bile fal taşı gibi açılacağından eminim...