İnternete girin, huzurevlerinde özellikle de özel olarak hizmet veren huzurevlerinde yaşanan çok sayıda 'şiddet' ve şüpheli balkondan düşme haberlerini görürsünüz.
Aileleri tarafından daha iyi bakılır diyerek bu özel huzurevlerine teslim edilen ve çoğunluğu alzhaimer hastası olan yaşlılarımız tek başlarına adeta kaderlerine terk edilmiş durumdular.
Bunun son örneğini Samsun'da yaşadık.
Kaçak olduğu tespit edilen yaşlı bir amca balkondan aşağı düşerek can verdi.
Olayın adli boyutu ile ilgili soruşturma başladı. Soruşturmanın sonucunda elbette, sorumlulular da gereken cezayı alacaklardır.
Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yaşlı nüfus oranı her geçen gün artıyor.
Yaşlı nüfus oranındaki hızlı artış, sağlık hizmetlerinin yanı sıra ev ve kurum bakımı hizmetlerinin geliştirilmesini de zorunlu kılıyor.
Özellikle yatağa bağımlı yaşlı sayısının artması, sadece bakıcısı ile yaşamak zorunda kalan bir yaşlının istismara uğrama olasılığını, çok daha fazla artırabilmektedir.
Yapılan bir araştırmaya göre, huzurevlerinde kalmakta olan 60 yaş ve üzeri yaşlıların yüzde 62.40’ının bir ya da birden fazla ihmal veya istismara maruz kaldığı belirlenmiştir.
Yaşlıya yönelik istismar ve ihmale bilimsel bulgular doğrultusunda yaklaşılabilmesi için, Ulusal Yaşlı İstismarı Merkezi oluşturulması ve bu alandaki çalışmaların teşvik edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, yaşlı nüfus oranındaki artışa paralel olarak özellikle geriatri merkezlerinin sayısı artırılmalıdır.
Bunun yanı sıra yaşlılara yönelik evde bakım hizmetleri ve gündüzlü bakım merkezlerinin her ilçede oluşturulması ve bu hizmetlerin doğrudan yaşlıya ulaşabilmesi amacıyla belediyeler tarafından sunulması gerekmektedir.
En önemlisi de yaşlı ihmal-istismarının önlenebilmesini sağlayacak, olaylara kamusal müdahalenin gerçekleştirilmesini sağlayıcı yapısal-örgütsel önlemlerin alınması için gerekli mekanizmaların oluşturulması.
Belli nüfus büyüklüğüne sahip mahallelerde, belediyeye bağlı “yerel sosyal hizmetlerin etkinleştirilmesi” ve bu kapsamda, yaşlılara yönelik sosyal hizmetlerin zenginleştirilmesi, kısa sürede önemli iyileşmelerin oluşmasına yarayacaktır.
Son olarak da tüm ailelere ve yaşlı ailelerine yönelik “rehberlik-danışmanlık” faaliyetlerine ilişkin politikaların geliştirilmesi, yaşlı istismarları meydana gelmeden, sorunlara “erken müdahaleyi” olanaklı kılacaktır.
Antik Roma döneminin filozoflarından Çiçero, eski Atina'ya ilişkin yaşanan bir hadiseyi şöyle anlatır;
'Atina'da ihtiyar bir adam tiyatroya gider. Kendisine Atinalıların oturduğu bölümde kimse yer vermez. Bunun üzerine ihtiyar, Spartalıların oturduğu bölüme geçmek zorunda kalır. Orada hemen ihtiyara bir yer açılır. Atinalılar ise bu davranışı, alkışlarla karşılarlar çünkü Atinalılar iyilik nedir bilirler ama yapmak istemezler.'
Dünyamızın hızla Atinalılaştığı bir dönemde, yaşlılarımıza sahip çıkmayı, onlara saygıda kusur etmemeyi, onları hep el üstünde tutmayı boynumuzun hep borcu olarak görmeliyiz.
Yaşlıların tek başına hayatlarını sürdürdüğü, çocukların da tek başlarına büyüdüğü bir dünya, bizim dünyamız değildir!