Tarih 20 Ocak 2000'di.
Türkiye'de faaliyet gösteren terör örgütü Hizbullah'ın lideri Hüseyin Velioğlu'nun ölü, Marmara bölge sorumlusu Edip Gümüş ile askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar'ın sağ yakalanmasından 3 gün sonraydı. Polisin, örgütün diğer hücre evleri için operasyonlarını da sürdürdüğü günlerdi.
Örgüt üyesi ve şu anda nerede olduğu bilinmeyen Gümüş'ün sorgusu, yer göstermesi ve ele geçirilen belgelerin incelenmesi sonucunda İstanbul Üsküdar'da bir gecekondu ablukaya alındı.
Gecekonduyu didik didik arayan polisler, daha sonra belediyeden gelen beş işçiyle birlikte önce kömürlüğü kazmaya başladılar. Kazıda, toprağın bir metre altında elleri ve ayakları bağlı vaziyette gömülmüş sekiz ceset bulundu.
Evin penceresinin dibinde de aynı şekilde gömülmüş bir ceset daha bulununca evin içi ve dışındaki her köşe kazılmaya başlandı. Evin ön taraftaki çiçekliğin yanındaki betonun altından da bir ceset çıkarıldı.
Boyunlarında boğuldukları ipler dahi duran ve cenin pozisyonunda gömülen cesetlerin, örgüt tarafından kaçırılan ve sorgulandıktan sonra öldürülen kişilere ait oldukları açıklandı.
Bu operasyondan 10 yıl öncesine dönelim şimdi de: Yaşı 30'dan büyük olanların çok yakından bildiği üzere 1990'lı yıllar Türkiye'si oldukça karanlıktı.
Kendisini 'imanlı feminist' olarak tanıtan İslamcı Yazar Konca Kuriş, o yıllarda İslami feminizmi sesli dile getiren ilk isimdi. Dini ve siyasi söylemleriyle erkek egemenliğine karşı mücadele ederken, aynı zamanda içinde bulunduğu İslami çevreyi de eleştiriyordu: “İslam’da örtünmek şart değildir, hadislerle yola çıkmak yanlıştır" diyor, "Anlamadığınız bir dille dua etmenin faydası yoktur, kadınlar cuma, bayram ve cenaze namazlarını kılabilirler” gibi sözleriyle dikkati çekiyordu.
16 Temmuz 1998 günü eşi Orhan Kuriş'in etkisiz hale getirilmesinin ardından bir gece yarısı evinin önünden kaçırıldı.
Kaçırıldıktan sonra ailesi aylarca Konca Kuriş'in izini sürdü ancak herhangi bir şeye rastlayamadı. Tam 555 gün sonra 20 Ocak 1999'da Konca Kuriş'in cansız bedenine ulaşıldığı bilgisi ailesine verildi.
Teşhis edildi, domuz bağıyla işkence edilerek öldürüldüğü anlaşıldı ve sonradan çıkan kasetlerle anlaşıldı ki Konca Kuriş 38 gün boyunca işkenceye rağmen direnmişti.
Hizbullah Konca Kuriş'in kaçırılmasının, işkence görmesinin ve ölümünün sorumluluğunu üstlendi.
TBMM Araştırma Komisyonu'nun raporlarına da giren, Türkiye Cumhuriyeti' tarafından 'terör örgütü' olarak kabul edilen Hizbullah'ın kanlı eli, sadece sivil vatandaşlara değil devletin resmi görevlilerine kadar uzandı.
Düzenlediği operasyonlarla Hizbullah'a büyük bir darbe vuran, 5 korumasıyla birlikte 500'den fazla mermiyle öldürülen Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'a kadar.
24 Ocak 2001'de, dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'a Şehitlik semtinde silahlı saldırı düzenlendi. Makam aracıyla Emniyet Müdürlüğü'nden Valilik binasına giden araç pusuya düşürüldü.
Gaffar Okkan'ın 2000 yılında Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun İstanbul Beykoz'da villasına yapılan operasyonda adı geçen isimlerden olduğu ve bu yüzden örgüt tarafından hedef alındığı, hala çözülemeyen suikastın Hizbullah tarafından gerçekleştirildiği iddia edildi.
TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu, 1995’teki raporunda Hizbullah’ın Güneydoğu’da nasıl devlet eliyle kurulup silahlandırıldığını açıkça yazmıştı. Terör örgütü PKK’yı illegal yollarla bastırmak için Hizbullah kullanılmıştı. O süreçte yüzlerce faili meçhul cinayet işlendi.
1990’ların sonunda Hizbullah-devlet işbirliği fiyaskoyla sonuçlandı ve ortaklık, 17 Ocak 2000 günü Hizbullah liderinin evinde öldürülmesiyle bitti.
Yönetici kadro tutuklandı. Haklarında dava açıldı.
2011 yılına gelindiğinde ise liderinin öldürülüşünün yıldönümünde, bu örgütün taraftarlarının miting yapabildiğini görecekti Türkiye…
Yargılanan bütün Hizbullah terör örgütü üyeleri ise, çıkarılan aflarlar peyderpey cezaevinden çıktılar. Gaffar Okkan saldırısının faillerinden Suat Çetin örneğin. "Yeniden yargılama" sonucu 28 Ocak 2019'da tahliye edildi. Böylece, cezaevinde Okkan suikastına ilişkin tutuklu da kalmadı.
Türkiye'de bir Kürt-İslam devleti kurmayı amaçlayan Hizbullah, 1990'lı yıllarda tıpkı terör örgütü PKK gibi Doğu ve Güneydoğu'yu kana bulamıştı.
Günümüze dönelim; Türkiye Cumhuriyeti'nin terör örgütü olarak ilan ettiği Hizbullah'ı terör örgütü olarak görmediğini söyleyen Zekeriya Yapıcıoğlu'nun genel başkanlığındaki Hüda-Par, TBMM'ye girebilmenin yollarını arıyor. Bunun için Cumhur ittifakını desteklediklerini açıkladılar. Belki de iktidar partisinin listelerinden aday gösterilerek, meclise girecekler.
Geçmişte işkence ederek, domuz bağıyla insanları öldüren, emniyet müdürünü şehit eden bir terör örgütünün siyasi uzantıları, Gazi Meclis'te kendilerine yer bulacaklar!
Sineye çekilecek gibi değil! Yazık çok yazık...
***
İstiklal Marşımızın kabulünün 102. yılında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, aziz gazi ve şehitlerimizi ve İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u rahmet ve saygıyla anıyorum.
Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!