Sadece dünyada değil ülkemizde de yıllardır çocuk psikologları başta olmak üzere ilgili tüm uzmanlar yıllardır uyarıyor: 'Sosyal medya platformları, çocukları olumsuz etkiliyor.'
Durum o kadar kötüye gitmiş olmalı ki ABD'nin Seattle kentinde bütün devlet okulları, çocukların ruh sağlığına olumsuz etkileri nedeniyle sosyal medya platformlarının bağlı olduğu teknoloji devlerine dava açtı.
Okulların mahkemeye sunduğu 91 sayfalık şikayet dilekçesinde TikTok'un sahibi ByteDance, Instagram ve Facebook'un sahibi Meta, YouTube'un sahibi Google ve Snapchat'in sahibi Snap'in ürünlerinde çocukları hedef alarak, kamu zararına davrandıkları öne sürüldü.
İddia şu ki bu platformlar çocukların ruh sağlığının kötüleşmesine, anksiyete ve siber zorbalık gibi davranışsal bozukluklara neden oluyor. Ayrıca öğrencileri eğitmenin daha da zorlaştığına da işaret ediliyor.
Samsun'da üç yıl boyunca iletişim lisesinde gazetecilik bölümünün derslerine girmiştim. Sabah derse başlamadan önce ilk yaptığım, öğrencilerimden ellerinden hiç düşürmedikleri cep telefonlarını masama bırakmalarını istemekti.
Çünkü asla derse odaklanamıyorlar, motivasyonları da ciddi anlamda düşüyordu.
Hatta içlerinde siber zorbalığa maruz kalmış bir öğrencim bile vardı. Geceleri uyku bile uyuyamadığından yakınıyordu.
Uzmanlar sosyal medyada ve internette sıkça vakit geçiren çocukların, internet argolarını günlük yaşamda da kullanma eğiliminde olduklarını da belirtiyorlar. Hatta çocuklar bu şekilde konuşmanın daha havalı olduğunu düşünüyorlarmış.
Sosyal medya kullanımına ilişkin asıl tehlikeli saptama ise şu:
ABD'de sosyal medya yüzünden kendisini 'çok üzgün veya umutsuz hisseden’ öğrenci sayısı ortalama yüzde 30 artmış!
Öyle görünüyor ki sosyal medya artık çocuklarımızın ruh sağlığını bozmaya başladı!
Çocuklarımızı gerçek dünyaya döndürmenin yollarını bulmamız gerek!
***
Dün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'ydü. Bu önemli günümüzü kutlamak için beni arayan tüm okurlarıma çok teşekkür ediyorum. Tarafsız, özgür, ilkeli ve basın ahlak kurallarına uyan bir medya, demokratik bir ülkenin vazgeçilmez unsurlarından biridir.
Güçlü gazeteci, güçlü basın kuruluşunu; güçlü basın kuruluşları da güçlü demokrasinin tesisini sağlayacaktır.
Bu önemli görevi yerine getirmek için her şartta görevleri peşinde koşan gazetecilerimizin düzenli bir mesaisi olmadan, halkı bilgilendirmek için verdiği mücadele her türlü takdirin üzerindedir. Ancak sendikal örgütlenme oranın düşük olduğu, iş güvencesinin olmadığı ve alın terinin karşılığının alınamadığı sektörde öncelikli konu SENDİKAL ÖRGÜTLENME olmalıdır.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nün iş güvencesinin olduğu, sendikal örgütlenmenin önünü açıldığı, sosyal ve ekonomik hakların teslim edildiği bir gün olmasını temenni ediyorum!