KPSS sınavında yüksek puan alan hatta derece yapan öğretmen adaylarının sözlü sınavda düşük puanlar alıp, tercih yapma haklarından mahrum kalmalarından sonra kızılca kıyamet koptu.
İçlerinde hamile olmasına rağmen çalışıp çabalayıp derece yapandan tutun da bölüm birincisi olmasına ve doktora yapmasına rağmen başarısız olanların da olduğu çok sayıda öğretmen adayı, bu sözlü sınav sonuçlarına isyan ettiler.
Sözlü sınav veya mülakat; kamu görevine alınacak kişiyi seçmek amacıyla, adaylarla tek tek ve yüz yüze konuşmak, görüşmek anlamına geliyor.
Tanım böyle olmakla birlikte, sözlü sınavın nasıl yapılacağına, içeriğine ve özelliklerine ilişkin belirlemeler hep tartışma konusu oldu.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesi çok açık;
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Hukuk devleti, vatandaşlarına hukuk güvenliğini sağlayan, idarenin-hukuka-bağlılığını amaç edinen, buna karşılık kamu gücünün sınırsız, ölçüsüz ve keyfi kullanılmasını önleyen devlettir."
Durum böyle olunca; sözlü sınavın da bu anayasa ilkesine göre yapılması gerekiyor.
Bir mesleğe atanacak olanların veya bir mesleği yapabilmesi için izin verilecek olanların niteliklerinin saptanmasına yönelik, yazılı sınavdan sonra mesleki ehliyete yönelik diğer özel niteliklere de sahip olunup olunmadığının ortaya konulabilmesi açısından elbette sözlü sınav yapılabilir.
Ama bir şartla; yapılacak olan bir sözlü sınav, yargısal denetime elverişli ve objektif olmalıdır.
Geçmişte sözlü sınavlarla ilgili Danıştay'a açılan davalarda alınmış onlarca emsal karar var.
Bunlardan birisi 'özellikle' dikkatimi çekti.
Diyor ki o kararda; sınav komisyonu tarafından sözlü sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanmış olması ve sınav esnasında davacıya sorulan soruların neler olduğunun tutanağa bağlanması gerekir.
Bu da yetmemiş; sözlü sınav komisyonu başkan ve üyelerince takdir edilen notların da ayrı ayrı tutanağa geçirilmesi gerekiyor.
Bütün bunlar yapılmış olsa dahi, sözlü sınavlarda 'hakkaniyet' ve 'adalet'li kararlar alınıp alınmadığı konusu her zaman tartışmalı, tartışmalı kalmaya da devam edecek.
Çünkü hukukun sözlü sınav sonuçlarına yapılan itirazlarda tıkandığı ve sağlıklı bir değerlendirme yapamadığı yer; tam da burası.
Neden mi? Sorulara verilen yanıtların ölçülebilmesi mümkün değil de onda.
Sözlü sınav sonuçlarına yönelik açılan birçok davada; sınavda verilen cevaplar 'sözlü' olduğu ve tutanak haline getirilmediği için denetim olanağına imkan vermiyor.
Yani hukuk, ne şekilde bir cevap verildiği bilinemediğinden ve kayıt altına alınmadığından sözlü sınav sonucuna ilişkin birçok davada mağdur edildiklerini belirten adaylar aleyhine karar alıyor.
İşte o yüzden ben de diyorum ki;
Sınavları 'sözlü' değil, 'yazılı' yapın.
Ak koyun kara koyun kimmiş, biz de bilelim.
***
Yıldönümü noktaları, ister Hz. İsa'nın ister Hz. Muhammed'in doğumuyla başlasın, isterse Karagöz'ün kellesinin vurulmasıyla ya da Nuh tufanıyla, altında yatan derin anlama bakmamız gerekir.
Kozmik şölenin, evren semahının kutsanması yatar bu coşku ve kutlamanın altında. Evrenle bir olma sevinci ve sezgisidir bu. Yalnızca dünyada biz insanlar kutluyoruz bu evrensel semahı, kozmik şöleni.
Güneşin çevresinde Hz. İsa'dan bu yana 2021 kez döndük. Düşünmeye başladığımızdan bu yana ise 150 bin yılı geçti. Biz dönerken gezegenler, galaksiler, yıldızlar da döndüler evrende. Bu kozmik şölen hep sürsün. Yaşam yakışıyor evrene!
Yeni yılınız sağlık, huzur ve mutluluk getirsin.