İsviçre bankası Credit Suisse her yıl bir servet raporu yayımlıyor.
Raporda küresel servetin kimlerin elinde olduğunu net bir şekilde görüyorsunuz.
Dağılımının özeti şu; küresel çapta 5.3 milyar yetişkinin sadece yüzde 1.2’si küresel servetin yüzde 47.8’ini elinde tutuyor.
‘En alttakiler’, yani yetişkin nüfusun yarısı, 2.8 milyar kişi ise sadece yüzde 1.1’ini.
Aynı rapora göre dünyada ortalama kişisel servet büyüklüğü ise 87 bin 489 dolar.
Selda Bağcan'ın kulakları çınlasın; 'Adaletin bu mu dünya' diyesi geliyor insanın.
Raporun diğer çarpıcı tarafı ise; mali varlıklar ile gayrimenkul gibi sabit varlıklardan oluşan kişisel servet toplamının, 2021 yılında 463.6 trilyon dolara ulaşmış olması. Bu değer, 2020’ye göre yüzde 9.8 artmış.
Bunun Türkiye için hesaplanan değeri nedir derseniz; yetişkin başına ortalama servet 19 bin 496 dolar, yetişkin başına ortanca servet değeri ise 5 bin 964 dolar.
Raporu hazırlayanlar diyorlar ki döviz kurlarındaki sert değişimler servetlerin dolar karşılığını da eritiyor ya da büyütüyor. Buna örnek gösterilen ülkeler ise, Japonya, İtalya ve Türkiye.
Serveti 100 milyon dolardan fazla olanların yani 'ultra zenginler'in küresel çapta sayısı 84 bin 490 iken, bunun yüzde 56’si ABD’de ve Kanada’da.
Bu sayı Türkiye’de ise bin 428 kişi olarak hesaplanmış.
Fakat enteresan bir durum daha var. Çünkü rapora göre geçen yıla göre 'ultra' zenginlerimizin sayısı 330 kişi düşmüş.
Vah vah!
Diğer taraftan rapor, Türkiye’de servet dağılımındaki uçurumu da ayan beyan ortaya koyuyor.
Fakir daha da fakirleşiyor, orta sınıf ise çökmüş halde.
Durum böyleyken ekonominin zorlu sonbaharına da artık girdik.
Kışa girmeye birkaç ay kala görünen tablo şu ki; Rusya-Ukrayna savaşı daha da uzayacak gibi, Avrupa ise enerji kriziyle karşı karşıya.
Bizi ise çok daha zor günler bekliyor.
Ekonomik büyümedeki yavaşlama sinyalleri geçtiğimiz günlerde politika faizindeki bir puanlık düşüşle canlandırılmak istense de, ihracat ve turizmden sağlanan etkiler de artık yavaşladığı için bir sonuç verecek gibi görünmüyor.
Makroekonomi bu durumdayken işçi, memur, emekli, sabit gelirli, işsiz yüzde 80'i aşan enflasyon altında inim inim inlemeye devam ediyor.
Bakın daha geçen gün açıklandı; Eylül 2022 itibarıyla, açlık sınırı 7 bin 245 TL, yoksulluk sınırı ise 23 bin 600 TL.
Bir kişi açlık sınırında olabilmek için ek işte, yoksulluk sınırında olabilmesi için dört işte birden çalışması gerekiyor.
Ama siz bütün bunları boş verin; Ekonomi yılbaşından sonra düzelecek, enflasyon düşmeye başlayacakmış. Memura, emekliye, asgari ücretliye 'ciddi' zam yapılacakmış.
Enflasyon coştukça coşacak yani.
Bu zam da seçime kadar erimeyip, dayanabilse bari!