İnşaat Mühendisi Mustafa Ergüvenoğlu, Antakya'da 3 kamu binası, 12 apartman yaptı. Depremden sonra hepsi ayakta kaldı. Diyor ki; "Bilime inanan babam rehberimdi. Kullandığımız demirleri bile kendim tek tek saydım. İnşaatın başından ayrılmadım. Betonlarım bozuksa o betonu gönderdim."
Hatay İskenderun’da; yaptığı binalardan hiçbiri yıkılmayan müteahhitlerden biri de Nurettin Kayış'tı. Kendi yaptığı apartmanlar yıkılmadı ama Antakya'da site içerisinde aldığı daire depremde yıkıldı. Kayış, inşaatların yapım sürecinde belediye tarafından kendisine sürekli haksız ceza yazıldığını iddia etti.
Deprem bölgesinde yaptığı binalarla övgü toplayan isimlerden biri de Müteahhit Aydın Dursun’du. Aydın Dursun da yalnızca ‘yapması gerekenleri’ yaptığını belirtti, “Binaların ayakta kalmasının en önemli nedeni, sağlam zemin etüdü ve bu etüde uygun binalar yapılmasıdır. Daha fazla demir kullandım ve binaları yüksek katlı yapmadım" dedi.
Kahramanmaraş'ın Dulkadiroğlu ilçesinde yer alan bir bina da tüm dikkatleri üzerine çekti. Binada tek bir tabak bile kırılmadı. Altında züccaciye dükkanı olan ve hiçbir hasar almayan binanın müteahhitti Akın Öncül ise yaptığı binanın neden yıkılmadığını, "Bu komple bir ekip işi. İnşaatta çok kalem var. Hepsini tek tek kontrol ediyorduk. Bir inşaatın en önemlisi kaba inşaatıdır. Mobilyayı duvar kağıdını değiştirebilirsiniz. Kirişi, kolonu perdeyi değiştiremezsiniz" diye anlattı.
Binlerce insanımızın canına mal olan Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaptıkları binalar ayakta kalan, parmakla gösterilen müteahhitlerimizin birkaçı bu kişiler.
Tutuklu müteahhit sayısının 185'e çıktığı deprem bölgesinde yaptıkları binalar yıkılmayan bu müteahhitlerin söylemlerinde tek bir ortak nokta var:
"Yapılması gerekeni yani bilimin bize söylediğini yaptık!"
Peki ya diğer müteahhitler? Onlar ne yaptılar?
Ceplerini düşündüler, zaten işsiz kalma korkusu içindeki inşaat mühendisini susturdular, yapı denetim elemanlarını bağlayıp, işi kılıfına uydurdular. Demirden, betondan çaldılar.
Sonuç; Binlerce enkaz ve 50 bin insan bugün yaşamıyor!
Bundan sonra ne mi olacak?
İlkokul mezunu mahalle muhtarlarının, cam pencere, emlakçı, parkeci adamların müteahhitlik yapıp, lüks araçlarla gezdiği, mimarların mühendislerin boş gezdiği, bürokrat-siyaset-yerel yönetimler-yapı denetimler arasında ahbap çavuş ilişkilerinin döndüğü, akıldan bilimden ahlak ve vicdandan uzak işlerin yapıldığı bir ülkede hiç bir şey değişmez, değişemez!
Var mısınız değiştirmeye!