BDDK'nın verilerine göre Türkiye'de döviz cinsi kredilerin seviyesi, faiz indirimlerinin başladığı Eylül ayından bu yana tam 20 milyar dolar küçülmüş. Döviz hesapları 70 milyar dolar artmış.
Fakat hala birileri vatandaşa "saldırı altındayız" diye anlatıyor.
Bu nedenle vatadaşlar da şirketler de kendilerini bu yanlış politikadan korumak için dövize yöneliyorlar.
İktidar ise kurdaki atağı engellemek ve bun yanlışları örtmek için kur garantisi icat ediyorlar. Aynı sürede KKM dahil 72 milyar dolarlık bir hesap artışı var; ama "saldırı altındayız".
Şirketler açısından bilanço korumak için, ileri dönük hammadde envanteri planlaması için başka bir araç yok, döviz tutmak ve almak peşindeler.
Bunun böyle olduğunu bilmiyormuş gibi yasaklama ve kısıtlama ile görece döviz fazlası olan şirketlerin üzerine gittikçe, kapsama girmeyen şirketleri de tedirgin etme ve döviz pozisyon açığını kapatma kaygısına sokmak, büyük bir şaşkınlık başarısı olsa gerek.
Faizin görece düşük tutulduğu, kredi pompalamasının yüksek olduğu her dönemde olduğu gibi, şimdi bayram dönüşünde de piyasaya giren likidite döviz ve altın talebini yükseltecek.
Çok uzak değil, ağustosta şirketlere tanınan vergi istisnası ile yol verilen KKM hesaplarının vadesi doluyor.
Ne olacak bu durumda.
Muhtemelen vadesi dolan hesapların yeniden dövize dönmesi muhtemel.
Turizm dövizi girişine karşın Türkiye’nin sadece enerji faturası için döviz ihtiyacı yüksek olmaya (son 12 aylık 64 milyar dolar) devam edecek.
İhracatçının dövizlerinin tamamını da satma zorunluluğu getirseniz mevcut bu tablo ile döviz kurunu tutmanız, enflasyonu tutmanız mümkün değil.
Bu yanlış politikanın sürdürülmesi mümkün değil üstelik vatandaşların başına daha büyük hasarlar açması kaçınılmaz.
Çünkü faiz yükseltmekten kaçınabilirsiniz ama kaçınmanın sonuçlarından kaçınamazsınız.
Sonuç; çökmüş ir orta sınıf ve toplumun tamamına yakınını kapsayan bir yoksulluk gerçeği!
Yanlış daima yanlıştır!