Evlerimizi yangın yerine çeviren, orta sınıfı yoksul, yoksulu derin yoksul haline getiren ekonomi modelimizle, gelirlerimiz de 17 yıl öncekine gelip dayandı.
Çünkü kişi başına düşen milli gelir seviyemiz, 17 yıl gerideki milli gelirin satın alma gücüne denk bir seviyede.
2013’te 12 bin 500 dolara çıkan kişi başı milli gelir, 2020’de 8 bin 600 dolara kadar düşmüştü. 2021’de ise 9 bin 592 dolar.
Üstelik bu yıl da kişi başı milli gelirin 10 bin doların üstüne çıkması çok zor.
Hatta yeni açıklanan Orta Vadeli Program’a bakılırsa Türkiye’nin kişi başı milli geliri 2022’de 9 bin 485 dolar olacak.
Emeği ile geçinenler için de büyük bir çöküş var.
TÜİK'in verilerine göre işgücünün gayrisafi katma değerden aldığı pay yüzde 23.9 ile tarihin en düşük oranında.
İhracattaki kutlamaların yanında, ithalat ise yüzde 40’lık bir artış eğiliminde.
Ağustos ayı dış ticaret verilerine bakıldığında ithalattaki artışın hız kesmediği görülebilir.
Çalışan kesimlerin ücretleri yıkıcı enflasyonla erirken, milli gelir artışından aldıkları pay da düşüyor.
Sadece Samsun ekonomisinin dış ticaret durumundan bile durumu izlemek mümkün.
Özel Ticaret Sistemine göre; 2021 yılında bir önceki yıla göre ihracat, Türkiye’de yüzde 33 artarken, Samsun'da yüzde 73.4 artmıştı.
İthalat yani dışalım rakamları ise, ihracatın ithalata dayalı bir artış olduğunu ortaya koyuyor.
Çünkü 2002-2021 döneminde ithalat, Türkiye’de yüzde 405.6 artarken, Samsun'da yüzde 1089.2 arttı.
2021 yılında ise bir önceki yıla göre ithalat, Türkiye’de yüzde 24.4 artarken, Samsun'da yüzde 33.5 oldu.
Türkiye genelinde bakıldığında da gidişat çok açık; enerji faturasının da büyümesiyle ödemeler dengesinde dar boğaz ve kriz eşiğindeki ülke, ne yazık ki kur ve enflasyon döngüsünü kıramayacak gibi görünüyor.
Sonuç olarak enflasyonla büyüme tamam da bu yoksullaşmayı ne yapacağız?