Tam, "Her şeyin en kötüsünü gördük, bundan daha kötüsü olamaz" diyoruz ki önümüze bir haber düşüyor...
İnsana edilen zulmü ayrı bir kefeye koyarsak, içimizdeki vahşilik sadece kendimize değil başka türlere de yönelik.
Hayvan sevmiyoruz, ağaç sevmiyoruz, doğayı sevmiyoruz. Bizlerin televizyonlardan, gazetelerden duyduklarımız sadece bireysel işlenen suçlar. Bireylerin başka bireylere ya da canlılara karşı işledikleri vahşet haberdar olduklarımız. Oysa durum öyle mi? Örgütlü bir vahşetin de içindeyiz. Doğa katliamlarının, geri dönüşü olmayan tahribatların...
Nasıl mı?
Mesela HES’ler ile derelerimizi tahrip ediyoruz, Yeşil Yol diyerek yaylalarımızı mahvediyoruz, denizimizi, derelerimizi kirletiyoruz, her yeri müteahhit kafasıyla yıkıp döküp, betona çeviriyoruz. Tüm bunlar da örgütlü kötülüğü insanoğlunun...
Dedim ya, sadece insanın insana zararı değil, başka türlere karşı da elimiz ayağımız, vahşi ve acımasız güdülerimiz durmuyor. Kadınlara karşı işlenen suçları konuşurken, gündeme şimdi de hayvanlara karşı tecavüz vakaları gelmeye başladı. Hayvana tecavüz ederek ölümüne neden olanların sayısı gün geçtikçe artmaya başladı.
Bu meseleye toplum bilimciler ve psikologlar nasıl bir değerlendirme yapacaktır çok merak ediyorum.
Bizler daha insanın insana karşı işlediği suçların caydırıcı olmadığını ve cezasızlığını tartışırken, hayvana karşı işlenen suçlarda suçu işleyenlerin ellerini kollarını sallayarak serbest kalmalarına da şaşırmıyoruz doğal olarak. Sadece hayvana karşı tecavüz gibi iğrenç bir durumda değil, hayvana karşı işlenen hiçbir suçta bildiğiniz üzere bir yaptırım yok. Hayvanlar, evcil ya da değil, birer "mal" olarak görüldüğü için, onlara karşı işlenen suçlar da para cezaları ile geçiştiriliyor. Oysaki zamanla ailemizin birer parçası haline gelen, ismi, yuvası, karakteri olan hayvan dostlarımızın bir kötülük karşısında, bu kötülüğü yapanların cezasız kalması insanın vicdanını sızlatan bir durum. Elbette ki bu sadece evcil hayvanlar için değil, sokakta yaşayan ve bizimle ortak bir hayatı paylaşan tüm hayvan dostlarımız için de geçerli bir durum...
Olması gereken acilen yasal düzenlemelerin hayata geçmesi ve hayvanların da birer "birey" kabul edildiği, onların canına kast edildiği taktirde tıpkı bir insan ile eşdeğer cezaların uygulandığı bir düzenlemedir.
Ayrıca, yasal düzenleme haricinde; gerek hayvanlara gerekse de insanlara karşı içimizde biriken bu öfkenin temeline inmek gerekli. Bizler penceresinin önüne ekmek kırıntıları bırakan, mezarının başında bile kuşlar için su bulunduran bir toplumuz. Son yıllarda ne değişti de, içimizde ne birikti, nelerden geçtik de böylesi kötü bir duruma düştük?
Artık duymadığımız, duymaya alışkın olmadığımız şeyler geliyor önümüze. Evet, eskiden de ölümler, cinayetler, şiddet içerikli eylemler vardı. Yok değildi. Ama farkında iseniz kötülük artık karakter değiştirdi. Olaylar sadece birer "ölüm vakasına" değil, içinde patoloji barındıran birer vakaya dönüştü. Ve bu vakaların sayısı gün geçtikçe artıyor.
Peki, bizler ne yapıyoruz? Bu konuda ilgili kurumlar ne yapıyor? "Olayın takipçisiyiz" demek sorunları çözüyor mu? Ayrıca her olay için "takipçi" olanların, bu zamana kadar takip ettikleri ve sonuç aldıkları olay var mıdır ve var ise benzer olaylar neden olmaya devam etmektedir, ben de merak ediyorum.
Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi. Kötülük, şiddet, ayrımcılık... Bunların hepsi bir temelden beslenir. O yüzden çocuklarımızı yetiştirme tarzımıza, onlarla kurduğumuz diyaloğa, onların çevresi ile kurdukları ilişkilere son derece dikkat etmeliyiz.
Çevresine, kendisinden başka düşünenlere, kendisinden başka hissedenlere, kendisi gibi dünyaya aynı pencereden bakmayanlara karşı saygılı; kendi cinsinden olmayanları hor görme veya onlardan üstün olma hakkını kendisinde bulmadığı ve bunun için yargılanmadığı, gökkuşağının renkleri gibi toplumun her kesimine saygılı bireylerin yetişmesi, bu olayları önlemede bir etmendir.
Ve unutmamak gerekir ki, bugün katil, mağdur, tecavüz eden, buna maruz kalan, intihar eden, ölen, öldüren, istismara uğrayan, dayak yiyen, dayak atan... Hepsi, bundan önce "çocuktu."
Hakaret ile, şiddet ile, yalnızlık ile büyüyen çocuklardır bugünün katilleri, kendilerine değer verilmeden büyüyen, ilgi gösterilmeyen, sürekli ötekileştirilen ve en ufak bir sevgi gösterisinde kendisini teslim edenlerdir bugünün mağdurları...
O yüzden, hikayeleri geçmişten okumak lazım...
Selam ve saygıyla...