Yok, hayır; genel politikadan, altılı masadan filan bahsetmiyorum. Sözüm Samsun muhalefetine. Muhalefetin milletvekillerine, il başkanlarına, il yöneticilerine.
Sözüm yerel siyasetçilere olunca konumun da yerel siyaset ve yerel sorunlar olması kaçınılmaz.
Geçen Perşembe ve Cuma, iki gün üst üste Samsun-Sivas(Kalın) demiryolunu, bu yoldaki gecikmelerin ve yanlış uygulamaların şimdilik yol açtığı zararı ve ileride yol açacağı daha büyük sorunları rakamlarıyla yazdım bu sütunlarda.
Ne sayın milletvekillerinden ne de sayın il başkan ve yöneticilerinde en ufak bir tepki duymadım, görmedim. Halbuki, hemen hepsi, iki günde bir ülke sorunları hakkında -çoğu genel başkanlarının daha önce söylediklerinin biraz bir yerinden biraz başka bir bölümünden kopyalanmış- demeçleri hiç eksik etmezler.
Unvanları, sıfatları belli. O unvan ve sıfat aynı zamanda sorumluluklarının ve yetkilerinin de sınırını çiziyor. Samsun milletvekili, Samsun il başkanı. Yani doğuda Ünye sınırındaki Akçay, batıda Sinop sınırını çizen Kanlıçay ve Havza’daki Boğaziçi.
Niyeyse hiç kimse, Çarşamba’daki Biyokütle Enerji Santrali hariç, bu üçgen arasındaki coğrafyanın sorunlarıyla ilgilenmiyor. Biyokütle Enerji Santraline de muhalefetin CHP kanadı ve Samsun’daki meslek kuruluşları birliği sert tepki gösterdi. İktidar partileri il ve ilçe başkanları konuyu derin bir suskunlukla geçiştirme yolunu seçtiler.
Muhalefetin 4 milletvekili var Samsun’da; ikii CHP’nin, ikisi de İYİ Parti’nin; Neslihan Hancıoğlu, Bedri Yaşar, Kemal Zeybek ve Erhan Usta. Bunlardan Erhan Usta iktisat eğitimi almış birisi, DPT uzmanlığı, genel müdürlük ve müsteşar yardımcılığı gibi unvanlara ve iktisaba sahip.
Konu öncelikle O’nun sahası ama bu öncelik diğerlerinin konuyla ilgilenme sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu arada Fatih Türkel ve Hasan Aksoy’un sorumluluğunu da vurgulamak gerekir.
Her şey ortada; gecikmenin bu ülke hazinesine maliyeti 171 milyon 855 bin 967 Avro. Yanlışın faturasını ise şimdiden hesaplamak mümkün değil ama görünen o ki ve ne yazık ki bu rakamdan çok daha fazla olacak.
Ya hemen her seçim öncesi dillendirilen günlük 54 tren seferi yapılmayacak ya da sadece Samsun’un değil tüm Karadeniz bölgesinin trafiği altüst olacak?
Düzelmez mi? Elbet düzelir, düzeltilir ama astarı yüzünden pahalıya çıkar. Hazinenin zararı çok daha büyük olur.
İşin garip ama bir o kadar da hazin tarafı bu gecikmeden, bu yanlış uygulamadan kimse hakkında en ufak bir soruşturma açılmış değil.
Öyle ya doğan ve doğacak cümle zararı nasıl olsa biz ödeyeceğiz. Yani bu toplumun sesi soluğu çıkmayan ya da çıkartılmayan halkı.
Bakalım, sayın vekillerden, sayın başkanlardan bir ses çıkacak mı? Yoksa her zaman olduğu gibi duymamış, görmemiş ayağına mı yatacaklar?