Rahmetli dedemin unutamadığım bir sözü idi:
“Tohumuna para mı verdik oğlum…?” ….
Yani; değeri olmayan, gözünde kıymet oluşturmayan, daha doğrusu karşılığı bile olmayan basit bir objeden vaz geçmeye karar verdiğimizde hep bu sözü söylerdi…
Kafayı takma ! ….Zararı yok !…Kesemize dokunmaz !…. Malımızdan bir şey götürmez !….5 para etmez !... kavramlarının güzel bir anlatımı idi bana göre bu söz….
Bu deyim ile; “Tohum bol, biri gitse bini gelir, kaybetmiş bir şeyimiz yok ki !..” şeklindeki fikrimizi pekiştirirken, her hangi bir iş veya icraatta çuvalladığımızda üzülmememiz gerektiğini belirtirken , kolay -kolay kaybolmaz bir kaynağı anlatırken; tohumun bereketi, bolluğu, ucuzluğu sonsuzluğu, bulunabilirliği vurgulanırdı !….
* * *
Oysa işler çok değişti şimdi…
Tohum çok değerli ve kıymetli….
Kilosu altın gibi olan hibrid dediğimiz tohumlar var….Çiftçi gramla alıyor bu tohumları..
Utanmasak Zirai İlaç Bayiilerinden ve tohumculardan değil….Kuyumcudan alacağız tohumları !....
Köylü Fatma teyzenin, çiftçi Hamit dayının kendi bahçesinde ürettiği ve pazar yerinde bir köşede yere serdiği tezgahta sattığı “Ata Tohumu” olarak adlandırdığımız, bardak hesabıyla alıp-kese kağıdına sarıp, toprakla buluşturduğumuz o tohumlar atık çok- çok kısıtlandı.
Hatta yasak !. Satarsanız ceza riski var !...
Maalesef kapitalist sistemin, tohum kartellerinin, ithalatçı patronların kıskacında Türk Tohum Sektörü…Maalesef kötü bir sarmalda hayatiyetin başlangıcı olan tohumların akibeti !..
Belirli miktarlarda yerli üretimimiz olsa da ,ihtiyaca binaen gerekli olan tohumların büyük çoğunluğu maalesef, İthal !....
Köylünün elindeki saf ama verimi yetersiz olan, verimi az olsa da genetik kodları sağlam ve zor zamanlardaki kötü durum senaryolarından en az zararla etkilenebilecek materyal olan tohumlarımızın durumu ise; belirsiz ve karanlık !....
19 Ekim 2018 tarihli "Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik" ile memleketteki tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri ve diğer bitki türlerine ait yerel çeşitlerin genetik erozyonlarını engellemek amacıyla; tohumluklarının çoğaltımı, pazarlanması, yerinde idamesi ve sürdürülebilir kullanımı ile ilgili kurallar getirerek ticareti yapılacak yerel çeşitlerin kayıt altına alınması, tohumluk üretimi ve tohumlukların piyasaya arzı hususları düzenleme altına alınmıştır….
Alınmasına alınmıştır ama; ilk darbe zavallı Türk çiftçisine vurulmuştur. Köylü Hasan dayının ,bu bağlamda kendisinin seneye ekeceği tohumu ve komşusuna satacağı tohuma artık Patent almak zorunda olduğundan, işler güçleşmiştir artık !…1 numaralı üretim aracı olan tohum; çiftçi Hasan dayımın elinden alındığı gibi üstüne üstlük, Hasan dayı telif hakkı ödemeye başladığı için piyasada yerli türlere hakim olan tekellerin hükümdarlığı da normal olarak en üst düzeyde seyredecektir !...
Bak senş imdi şu işe !..Durp dururken sıkıntının Allahı !....
* * *
Bu yönetmelik çiftçinin elini-kolunu bağlıyor….
Bu gelişim; Ata Tohumunu sahibinden izinsiz satan veya kullanana da para cezası öngörüyor ve üretilen/satılacak tohumlara da el konulmasının önünü açarak, tohum takas sistemlerinin de dağılacağını işaret ediyor. !....
Yönetmelik bu haliyle uygulandığında; ne bir çiftçinin, ne de toprak üzerinde faaliyet yürüten herhangi bir kimsenin tohum ayırma gibi bir düşüncesi varsa da bu fikri güdük bırakıyor, emeğin-güvencenin-bağımlı kalmamanın- tohum saklanması ile sonsuza gidebilecek tarımsal sirkülasyon çevrimi devamlılığının üzerine soğuk su içilmesini salık veriyor !...
Kim kazanıyor ? : Büyük tohum şirketleri….
Kim kaybediyor ?: Çiftçi Osman emmi !....
Daha da kötüsü Tarımsal Desteğin yalnızca sertifikalı tohumluktan üretilen ürüne verilmesi hususu var ki; o da evlere şenlik…Sen kendi kaynaklarınla yaparsan zırnık alamazsın mantığı ve yerel tohumların köküne kibrit suyu dökecek olan bu garip uygulamalardır ki, en çok bizi üzen husus da budur !....
Bunları ben kafadan atmıyorum !….
Hapsi belli, alenen bilinen ve katı uygulamalar…ben icad etmedim !...
Azalacak ve belki de ata-dede tohumlarımızı yok olma sınırına getirebilecek bu uygulamalar;en nihayetindeyoksulluk, sefillik, çaresizlik ile beraber bitki çeşitliliğimizi azaltacak, peşisıra hastalık ve zararlıların artması ile tarım ilacı kullanımının yoğunlaşmasına bağlı sorunlarının daha da etkin hale gelmesini sağlayacaktır.
Ne yapılacak şimdi ?. diyorsunuz..
Önce Halk , sonra çiftçi bu konuda bilinçlenecek, örgütlenecek, mücadele edecek, kamuoyunu harekete geçirecek…
Bu başlangıç yapıldı ama istenilen hız ve normda değil !.
Daha doğrusu insanımız bu konudaki vahameti de henüz tam algılayamadı !….
Binlerce yılın birikimi olan, ne mevsimler, ne kuraklar, ne badireler ve bilemediğimiz nice hastalık-zararlı ile göğüs -göğüse savaşlar vererek galip çıkmış olan atadan miras tohumlarımızın, torunlarımıza yarını sağlayacak bitkisel genetik yapılı hazinelerimizin koruması, bağımsızlığını sürdürmesi ve dayatmalarla sermayeye peşkeş çekilmemesi artık milli bir dava olmuştur !.
Artık dedemin dediği gibi değil tohum..
Ucuz bulunan, bol, değersiz, ikame edilebilir bir ürün değil tohum !…
Sevgili dedeciğim; tohum artık gelecek, tokluk, bağımsızlık, namus, kapitalist ve zalim dünyaya başkaldırı için simge ve en büyük araç bizim için….
Bu saatten sonra tohuma para vermeyi-vermemeyi de bıraktık !…
Tohum, memleket demek bizim için !...