‘’Arkadaşlık birlikte aynı yere bakmaktır
Farklı açıdan değil aynı gözle bakmaktır
Arkamda değildir o, her zaman yanımdadır
Arkadaşlık dediğin hayata renk katmaktır.’’ Alıntı
Hepimizin bir çocukluk arkadaşı vardır. Aradan yıllar geçse de sevgisinden, değerinden, samimiyetinden hiçbir şey kaybetmez. Uzun zaman görüşmesek bile kaldığımız yerden devam ederiz. Acılarımızı, sevinçlerimizi, dertlerimizi, mutluluklarımızı önce arkadaşlarımızla paylaşırız. Hayatımızı anlamlı kılan arkadaşlarımızdır. Arkadaşlıklarımızın kıymetini bilmeli, onu korumalıyız. Arkadaşlık bağı, ancak karşılıklı güven ve paylaşım söz konusu olunca kuvvetlenir.
Son dönemlerde hayatımızda birçok şeyde olduğu gibi arkadaşlık da içi boş bir kelime haline geldi. Özellikle internetin yaygınlaşmasıyla arkadaşlıklarda değişerek ‘’takipçiler’’ olarak adlandırılmaya başlandı. Ancak, bunlar sanal ve hayali şeyler. Gerçek arkadaşım, en iyi arkadaşım, dediğimizde bunu sanal olanlardan ayıracak belli özellikleri olmalı. Yoksa sanal olanlardan hiçbir farkı kalmaz.
Arkadaşlık ilişkileri bazen garip olabilir. Bazı insanlar diğerlerine göre daha kıskanç olabilir ve arkadaşlarını kimseyle paylaşmak istemeyebilirler. Bu durum, arkadaşlığa zarar verebilir ve karışınızdakini sizden uzaklaştırabilir. Paylaşımcı olmak ve kıskançlığı kontrol altına almak arkadaşınızla aranızdaki ilişkiyi güçlendirir.
Yapılan araştırmalar, asosyal bireylerin diğerlerine göre daha kısa hayatları olduğu yönünde. Sanal ortamlar ve sosyal medya bağımlılığı ve asosyallik, arkadaşlıkların azalmasına ve kişinin yalnızlaşmasına sebep oluyor. Arkadaş çevresi içinde olmak ve düzenli olarak sosyalleşmek hayatımızı daha kaliteli ve sağlıklı hale getiriyor. Bu yüzden, boş zamanlarımızın çoğunu arkadaşlarımıza ayırmaya özen göstermeliyiz. Sosyal bir çevre içinde bulunmak günlük yaşantımızda da daha mutlu olmamıza yardımcı olacaktır.
Gerçek dostlara sahip olmak çevremizdekilerle iletişim kurmayı kolaylaştırır. Birbirimize karşı açık olmak ve dertleşmek, günlük hayatımızda daha enerjik ve mutlu olmamızı sağlayabilir. Eğer arkadaşımızla bir anlaşmazlık veya tartışma yaşarsak, kavga etmek yerine düşüncelerimizi birbirimizle paylaşıp çözüm bulmaya çalışmalıyız.
Peki, nasıl arkadaşlık kurulur? Kalıcı arkadaşlıklar çocukluktan mı başlar?
Karşımızdaki insanla ortak noktalarımızı bulmak yalnızca iyi bir başlangıç noktası olmaktan ibaret değil; aynı zamanda karşımızdaki kişiyi tanımamızın da bir yolu. Benzerlikler buldukça sanki onu daha önceden tanıyormuşuz gibi hissederiz bu da onunla aramızda derin bir bağ kurulmasına olanak sağlar.
Arkadaşlarımızla kendimizle ilgili özel konuları konuştuğumuzda ona güvendiğimiz mesajını vermiş oluruz. Hep alıcı ya da verici olmak arkadaşlıkların dengesini bozar. Bir arkadaşınıza en son ne zaman gerçekten destek oldunuz ya da bir arkadaşınız size en son ne zaman destek oldu? Arkadaşınızın kıymetini bilmediğiniz oldu mu? Bazı arkadaşlarımız bizim ikinci ailemiz gibidirler, hatta bazen kardeşten daha yakın olurlar. Böyle arkadaşlıklar kurmak için arkadaşlarımızla zaman geçirmek yetmez; zor zamanlarda onların yanında olmamız, bazen hiçbir şey demeden sessizce onlara destek olmamız, yalnız olmadıklarını hissettirmemiz, başarılarını kutlayıp mutluluklarını paylaşmamız gerekir.
Bu aktardıklarımız, uzun zamandır görüşmediğiniz, problem yaşadığınız ya da araya mesafe girdi dediğiniz bir dostunuzu arkadaşınızı hatırlatıyorsa telefon yanı başınızda onu hemen arayınız! Tam zamanı…
Dost olmaktan daha önemlisi dost kalabilmektir.
Belirli zamandan sonra başlayan arkadaşlıklar, yerini uzun vadeli dostluklara bırakır.
“Eski dostluğu devam ettirmek, imandandır.”(H. Şerif) O halde dost olabilmekten daha önemlisi dost kalabilmektir.
Dostluk, bir tesadüf değil tevafuk meselesidir ve insanların planları dışında gelişir. Şununla dost olayım deyip onunla dost olamazsınız. Dostluk yürürken, bir bardak çay – kahve yudumlarken yahut da bir selam ile kendiliğinden oluşan bir şeydir. Katlandığımız bir kişi değil, razı olduğumuz ve hoşlandığımız veya memnun olduğumuz insanlardır dost olabildiklerimiz.
Konuyu toparlayacak olursak; dünya işleri için ‘kırk yıllık dostların’ birbirini yok saydığı günlerden geçiyoruz. Hesap yapmaktan dostluk kurmaya vakit bulamayanların sayısı da her geçen gün artıyor. Bazı dost bildiklerimiz ise kırıcı. Oysa dostluk, yıkıcı değil, yapıcı olmayı gerektirir. Dostunun sırrını herkesten saklamak, ayıplarını örtmek, sözüne müdahale etmemek, üzüntüsüne ortak olmak, başarısına sevinmek, dostluğun adapları arasındadır. Çünkü dostluk ve kardeşlik, öldükten sonra da devam eden kıymetlerimizden biridir. Ne demiş üstat;
Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül muhabbet ister kahve bahane…
Kahve ikram eden dostlarınız çok olsun.