Her canlı doğar, büyür ve ölür. Mevsimler de böyledir. Bahar bir doğuş, yaz büyüme, güz olgunluk, kış da bir uykuya dalış değil midir? Bu nedenle mevsimler arasında baharın önemi büyüktür. Ya da bahar diğer mevsimlerden farklıdır. İnsanın güzelliğinin, gençliğinin, heyecanının dorukta olduğu yıllar ömrün baharı olarak nitelendirilir. İnsanlarda böyle de tabiatta farklı mı? Tabii ki değil, tabiatta da bahar şenlik, tazelik ve canlılıktır. Baharın gelişiyle tabiatta köklü değişiklikler olur. Bahçeler, kırlar renk renk çiçeklerle bezenir. Her taraf yemyeşil olur. Her yerde bir canlılık ve şenlik havası görülür.
Baharın ve bereketin müjdecisi olan Hıdırellez Müslümanlık ve diğer dinlerin farklı gelenekleriyle binlerce yıldır kutladığı mevsimlik bayramlardan biridir. Ruz-ı Hızır (hızır günü) olarak adlandır. İşte bu nedenle, baharın gelişine mevsimlerin yaşandığı hiçbir yerde kayıtsız kalınamaz. Ancak bu ilgi Türk Dünyası’nda biraz daha fazladır. Dolayısıyla Türklerin yaşadığı hemen her yerde baharın gelişiyle birlikte Nevruz ve Hıdırellez kutlamaları görülür. Bu kutlamalar da sayılamayacak kadar çok adet ve geleneklerimizin ortaya çıkmasını sağlar. Hıdırellez havaların iyice ısındığı, Hızır ile İlyas’ın buluştuğuna inanılan 6 Mayıs günüdür. Dolayısıyla Hızır ve İlyas isimlerinin halk dilinde birleştirilmesiyle Hıdırellez şeklini alan bu gün 6 Mayıs’ta kutlanır. Bir rivayete göre de, Hıdırellez kavramı “Hıdır” ve “Ellez” adlarında iki sevgilinin adının birleştirilmesiyle oluşmuş ve bu sevgililer anılan günde birbirlerine kavuşmuşlardır. Antik Yunan tarihinde Tanrıça Demeter oğlu Persehone ile yılda bir kez buluştuğu gün olarak kabul edilmektedir. Müslüman kültüründe ise İlyas’ın denizden, Hızır’ın karadan gelerek bir araya gelmesi ve buluşması ile tüm tabiatı uyandırdığı gün olarak bilinir ve kutlanır.
İnanışa göre Hızır ve İlyas bir hükümdarın ordusunda askerdir. Ölümsüz olmak isteyen hükümdar ölümsüzlük suyunu yani Abı Hayat-ı aramaları için askerlerine emreder. Hızır ve İlyas ordudan ayrılarak tek başlarına dolaşır ve bir suyun başına gelirler. Yemek için balık tutarlar, ölmüş balığın üzerine başında durdukları su sıçrar ve balık yeniden hayat bulur. Ölümsüzlük suyunu bulan Hızır ve İlyas’ın o günden sonra kıyamete kadar yaşayacağı ve yılda bir kez buluşulacağına inanılır. Darda olanların yardımına koşan bu ikili, bir araya geldiği gün tüm tabiatın hayat bulduğu gün olarak kabul edilir ve Hıdırellez Bayramı olarak kutlanmaktadır. Hıdırellez günü, doğa ve insan sevgisi çok önemlidir çünkü Hızır ve İlyas, insanları, doğayı, iyiliği ve cömertliği seven, bereketin simgesi olan, kutsallıklarına inanılan dinsel varlıklardır.
HIDIRELLEZ NE ZAMAN?
Hıdırellez günü, Gregoryen (Miladi) takvimine göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi Takvim olarak da bilinen Julyen Takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.
6 Mayıs’ tan başlayıp 4 Kasım’ a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’ dan – 5 Mayıs’ a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 5 Mayıs günü gecesi kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir.
HIDIRELLEZ’DE NASIL DİLEK DİLENİR?
5 Mayıs akşam ezanı ile gül dallarına paralar asılır (Eskiden kese içine para dikilip gül dibine gömülürmüş) ya da açık cüzdan bırakılır. Böylelikle bolluk ve berekete ulaşmak, varlıklı bir kişi olmak hayal edilir. Asılan paralar ya da cüzdanlar 6 Mayıs sabah erkenden geri toplanır. Evdeki her kişi için yedi fasulye ya da yedi nohut ekilir, gelebilecek kötülüklerin bunlara gelmesi dilenir. Hıdırellez akşamı gül ağacında dilek tutarken yapmanız gerekenlere ek olarak bir de duasını okumanız gerekir. Hıdırellez dilek duası dilekler gül ağacına asıldıktan sonra yapılır.
Hıdırellez günü, yörelere göre değişkenlik gösteren birçok alışkanlıklar yapılmaktadır. Bazıları sabah gün doğarken kırlara, bağlara, bahçelere, deniz kenarlarına çıkıp buralarda Hızır’ın ayak izlerine basarak bolluğa ulaşmayı düşler. Hıdırellez akşamı nar patlatılırsa, o senenin bolluk ve bereketle geçeceğine inanılır. Bir çömleğin içine yüzük, kolye, küpe vs. koyularak gül ağacının dibine bırakılıp ertesi gün alınması geleneği halk arasında baht açma olarak bilinmektedir. Ateşten atlama geleneği ise nazar ve hastalıklardan korunmak için yapılmaktadır. En yaygın bilinen ve yapılan Hıdrellez ritüeli ise bir kağıdın üzerine dileklerin resim olarak çizilmesi veya yazılmasıdır. Sonra bu dilekler bir gül ağacının köküne gömülür ve ertesi gün oradan alınıp akan bir suya bırakılır. Kağıt suda akıp giderse dileklerin gerçekleşeceğine inanılır.
Herkesin dileklerinin gerçekleşmesi dileği ile…