Her ne kadar fiilen seferle başlamadıysa da açılış töreni çok daha önce Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından 1 Kasım 2020’de yapılmıştı.
Dünde projenin ortaklarından olan Avrupa Birliği’nin bir grup büyükelçisi eşleriyle birlikte Samsun’daydılar. Ortak oldukları Samsun-Sivas(Kalın) Demiryolu hattını Samsun-Kavak-Samsun arasında kısa bir yolculuk yaparak denetlediler!
Her ne kadar hat tam kapasite faaliyete geçmese de geçmesi oldukça zor görünse de yine de hayırlı uğurlu olsun.
Hat açılmasına açıldı ama mutlaka cevaplanması gereken bir büyük soru ve nasıl çözüleceği bir türlü bilinmeyen daha büyük bir sorunla.
Her ikisini de yazacağım ama önce büyük soruyla başlayacağım. Sorunu da kısmet olursa yarın yazarız inşallah.
Büyük soru dediğim 72 milyon avroluk bir soru. Bugünün kuruyla tamı tamına 1 milyar 326 milyon 696 bin Türk lirası.
2023 bütçesinde sosyal konut finansmanı için 10 milyar, aile destek programı için 7.5 milyar, yoksul ailelere elektrik desteği için 4.8 milyar ve koruyucu aile uygulaması için de 713 milyon Türk lirası ayrıldığını düşünürsek rakamın büyüklüğü daha net anlaşılır.
“Nedir bu 72 milyon Avro yahut 1 milyar 326 milyon 696 bin Türk lirası” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Anlatayım.
Cumhuriyet’in ilk projelerinden birisi olan 378 kilometrelik Samsun-Sivas(Kalın) demiryolu hattı 258 milyon Avroluk bir yatırımla yenilenecekti. Bu paranın 220 milyon Avrosu Avrupa Birliği’nden, 28 milyon Avrosu da Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bütçesinden sağlanacaktı.
AB ile yapılan anlaşmaya göre 29 Eylül 2015’te başlayan iyileştirme projesi 2017’de denemeye alınacak ve 2018’de ulaşıma açılacaktı. Olmadı, proje zamanında bitirilemedi ve AB söz verdiği fonun 72 milyon Avrosunu kullandırmadı.
Büyük soru dediğim, bu 72 milyon Avronun kime fatura edildiği? Kusurlu olanlara mı yoksa bunda hiç kusuru olmayan Türk halkına mı?
Konu 2018 Sayıştay Denetleme Raporlarına da girmiş hem de çok kapsamlı olarak.
“Gecikmeler sebebiyle ülkenin 72 milyon avro(455 milyon 760 bin TL-bugünkü kurla 1 milyar 325 milyon 520 bin TL) kayba uğradığı” belirtilen raporda “Projede yaşanan bu gecikme nedeniyle 2018 yılına ait projeye ilişkin ara ödemelerin tamamı merkezi yönetim bütçesinden karşılanmıştır” deniliyor.
Sayıştay raporunda ayrıca “2011/15 Sayılı Başbakanlık Genelgesi’nin “Kurumsal Yapılar” bölümünde “Program otoriterlerinin desteklenecek proje ve faaliyetlere ilişkin olarak, programlama, ihale ve sözleşme yapılması, proje ve faaliyetlerin yürütülmesi, ödemelerin yapılması, muhasebeleştirilmesi ile buna ilişkin kontrol, izleme ve değerlendirmelerin gerçekleştirilmesi işlemlerinin yerine getirilmesinden sorumlu oldukları” belirtiliyor.
İşin ilginç yanı da bakanlığın cevabında. Bakanlık “İhale onay sürecinin beklenenden çok daha uzun sürmesinden” diğer taraftan da “yüklenicinin saha da işe geç başlaması, ek süre talepleri ve iş programına uyum konusunda gösterdiği düşük performanstan” yakınıyor.
Bu kadar da değil. Yapılan açıklamalar göre, başlangıçta 258 milyon Avro olarak hesaplanan proje bedeli uygulamada 320 milyon 472 bin 586 Avroya çıkmış. Bunun 148 milyon 616 bin 619 Avrosu AB, kalan 171 milyon 855 bin 967 Avrosu da Türkiye tarafından karşılanmış. Hem AB’nin kullandırmadığı 72 milyon Avro hem de 60 milyon Avroya yaklaşan maliyet artışının hesabını kim verdi veya verecek?
Soru buydu: Bu zararı kim ödedi ya da ödeyecek? Sorumlular mı yoksa olayda hiç kusuru olmayan halk mı?