Ben gazeteliğe 1 Aralık 1969’da başladım. O günden bugüne çok şey ama asıl değişe ve asıl üzen şey ise kavramlara verdiğimiz yeni anlamlar oldu.
Biz günlerde “benim valim” ya da “benim bakanım” demezdik, “Samsun Valisi” ya da “Sayın Samsun Valisi” derdik, yani sahip çıkardık, sahiplenirdik.
Zamanla değişti ve kavramlar ve özelikle son 10 yılda “benim valim”, “benim bakanım” oldu.
Bir milletin olan bir hakkı bir kişiye devrettik ve buna da zamanla alıştık. Artık kimseye yabancı gelmiyor bu kavram kimseyi rahatsız etmiyor.
Millet olmanın ilk şartıydı ortak değerleri savunmak.
Anlatırlar İsmet İnönü ile Süleyman Demirel arasında geçen bir olayı.
Süleyman Demirel yeni başbakan olmuştur. İsmet İnönü ise ana muhalefet lideridir. Atatürk’ün kabrine çelenk koyacaklardır.
Süleyman Demirel iki adım önde İsmet İnönü ise iki adım geride yürümektedir.
Süleyman Demirel “ya hu ben bir tarihin önünde nasıl yürürüm” diye geçirir içinden yavaşlar ki İsmet Paşa yetişsin de beraber yürüsünler.
İsmet İnönü bu, Cumhuriyeti kuranlardan, 4 zaferin ve Lozan denilen o muhteşem kurucu belgenin altında imzası olanlarda.
Anlamaz mı Süleyman Demirel’in niye yavaşladığını? Yetişir arkasından, omuzuna dokunur ve “yürü Süleyman Bey, bu devlet geleneğidir” der.
Bu kadar çabuk mu olacaktı bu terk ediş?