Rahmetli büyüklerim hep tavsiye ederlerdi: “Cahil ile muhatap olma!”
Eğer karşındaki tartışmadan, bilgiden, adamlıktan uzaksa, sen ondan uzak dur derlerdi. Haklı olduklarını şimdi daha iyi anlıyorum.
Yaşadığımız günler ve olaylar bize bunu kanırta kanırta anlatıyor, belletiyor, büyüklerimizi haklı çıkarıyor.
Geçen gün TV’de haberlerde kamuoyuna soran genç muhabir kızın uzatmadığı(!) mikrofona sallaşarak, bilip bilmeden sallayan, körü körüne bir şeyleri savunan, inandığı davasına sahip çıkacağım derken kıçındaki dondan fırlayan edep yerlerini teşhir eden zavallı bir adam modu çıktı ortaya…
Gülsem mi ağlasam mı anlayamadım!
Ne aciz bir şey bilmeden ahkam sallamak…
Ne garip bir şey kafandaki gerçeklere meydan okurken rezil olmak…
Ne ayıp bir şey bilmeden gazel okumak…
Ne felaket bir şey bir şeyleri savunayım, muhalif olayım derken rezil kepaze olmak.
***
Adam yolculuğa çıkarken yanındaki güzel kıza yanaşıp muhabbet etmek ister. Lafı açar ve der ki: “Laflayalım, sohbet edelim…”
Kız olur der “Ama hangi konuda?” deyince bizim genç çocuk patavatsız bir eda ile bilgiçlik yapar ve “Atom hakkında…” deyince kız ona döner, “Edelim edelim ama benim merak ettiğim bir konu var. Sen önce beni bu konuda aydınlat” der ve sorar: “Yahu aynı yemi yiyen koyun boncuk gibi manda tabak gibi, at ise kadayıf gibi yapar? Niye böyle oluyor bir anlatsana bana…”
Oğlan başını bir o yana, bir bu yana sallar, düşünür durur; sonra cevap verir: “Ne bileyim ben...”
Kız oğlana küfür eder gibi bakar ve şunu söyler: “Ulan sen daha bir şeyden anlamıyorsun, bana atomu parçalamayı mı anlatacaksın.”
***
Etrafımızda atomu parçalamayı bırak, atomu ramazan aylarında fırından alınarak yenilen atom ile karıştıran bir toplulukla ve onun müsveddeleri ile karşı karşıyayız.
Cahillik ve bilmemezlik diz boyu…
Ama ahkam kesme, bilmeyip de sallama, her şeye cevap verebilme, körü körüne savunma, laf söyletmeme adına doktora tezi savunur gibi açıklama yapmak ise diz boyu…
Zaten adamı az dürtükleyip karıştırınca olaydan ve bilgiden ne ölçüde yoksun olduğunu anlıyorsun…
Ama surat kayış gibi, vicdanlar kilitli, akıl siper arkasına alınmış; dilin ipi çözülmüş.
Adam bilse de bilmese de sallıyor, adam körü körüne savunuyor, adam en kral avukattan iyi müdafaa yapabiliyor.
Bilip bilmemesi önemli değil…
Çanakkale geçilmez mantığıyla ölümüne yanlış olana sahip çıkıyor.
Altta kalmayan pehlivan gibi 40 oyunu deniyor.
Üstelik bu tipler sokakta, kahvede, yolda, izde, röportaj yapan spikerin mikrofonunun ucundan level atlayarak…
Bütün TV kanallarını işgal ettiler.
Her kanalda mutlaka bu tipler var. Hele de her konuda uzman olmazlar mı? İşte ona şaşıyorum!
Sakın ola ona aykırı bir düşünce söylemeyin.
Anında celallenerek; siyaset, sağlık, hukuk, eğitim, piyasa ekonomisi, futbol, müzik, sosyal hayat, gıda, tarım ve akla hayale gelebilecek ne kadar husus varsa anında ahkam kesebiliyorlar.
İşin uzmanları ve bilim adamlarını bile küçümseyen bu adamlara artık tahammülüm kalmadı.
Bıktım bu ‘her şeyi bildiğini sanan adamlar’dan…
Biri artık bunlara dur desin. Haddinizi aşmayın desin, artık şu çenenizi bir zahmet kapatıverin desin…
Ekranlara geçerek her boka maydanoz olmayın artık desin.
“Bir şeyleri savunayım, bana madalya verirler” diye rezil olduklarını hatırlatsın isterim.
Cahillik ve körü körüne savunma işi var ya başa bela...