Mevsimler değişiyor, mevsimler adeta yeni kimliklere dönüşüyor.
Bildiğimiz klasik ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış periyotları tarihe karışacak gibi gözüküyor.
Sanırım 4 mevsim yerine sadece iki mevsimli bir döngüye yürüyoruz.
Yaz ve kış…
Yeni bir iklim trendi hayatımıza yön verecek gibi bu gidişle…
***
Küresel ısınma kelimesini duymayan hemen hemen yok gibidir.
Dünyanın kutuplarından çöllerine kadar hemen hemen tüm kainatı etkileyen bu kavram, en nihayet ülkemizi de etkileyecektir doğal olarak.
Bilim insanlarının çalışmaları ve öngörüleri doğrultusunda küresel ısınma aynı şekilde devam ederse, yaz aylarında Türkiye'nin batısında sıcaklıklar 5 ila 6 derece, Orta ve Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise 3 ila 4 derece yükselecek. Ülkemizin yıllık ortalama sıcaklığında 2,5°C ile 4°C arasında bir artış olacağı tahmin ediliyor.
Anlayacağınız hamam kıvamında bir Türkiye’ye şimdiden hazır olun.
Gidiş gerçekten iyi değil, gerçekten de kabus yaşayacağımız günler kapımızı tıklatabilir.
Bölgemiz Karadeniz bu etkileşimden pek tabii nasibini alır.
Diğer yörelerimiz kadar olmasa da su açısından olan avantajı bizi bir adım önde kılıyor.
Başka bölgeler 100 etkilenirse belki biz 20-30 seviyeli bir etkiye maruz kalacağız.
Ama sonuçta bir şekilde etkileneceğiz.
İklimsel ve meteorolojik değişimleri birebir her gün yaşıyoruz.
Her gün küresel ısınmanın, mevsimlerin karışmasının, yazın yazlıktan çıkıp, sonbaharla ilkbaharın yer değiştirmesinin, kışın kar-yağmur yağmaksızın kurak geçmesini şimdilik çaresizce izliyoruz.
Sebepleri neler diyorsunuz şimdi içinden...
Hangisini anlatsam, hangisinden başlasam, hangisine suçu atsam?
O kadar faktör var ki…
Ama asıl suçlu, asıl başrolde kim var biliyor musunuz?
İnsanoğlu; yani biz, sen, ben.
Bu dünyanın köküne kibrit suyu döken, pervasızca kirleten, doğal döngünün tekerine çomak sokan, sanayi ve endüstri atıkların arıtmaksızın doğaya salan, yediğinin-içtiğinin çıktısını yani pisliğini direk akarsuya, denize, göle veren, kara kara bulutları gökyüzüne salan, çöpünü, pisini, pasağını doğanın kalbine döken, acımasızca ormana baltayla dalan, durmadan beton ormanları diken, ekolojik dengeye acımasızca suikastlar yapanlar; yani biziz, yani insanoğlu, yani biz, sen, ben…
***
Dünyada yaşayan ve çevreye hükmeden insanoğlundan başka, hiçbir yaratık etrafına bu kadar zarar vermemiştir inanın...
Bizim kadar kirleten, bizim kadar zalimce davranan hiçbir mahlukat yoktur bu cihanda...
Ondan sonra şikayet ederiz: “Bu nasıl hava, bu nasıl mevsim, yaz ortasında sağanak yağmur olur mu? Kışın nedir, bu sıcak hava, niye yağmur yok, niye hiç kar yağmaz?” diye soru sorarız sonra kendi kendimize…
Atmosfer, iklim bileşenleri ve meteorolojik gidişattan daha vahimdir. İnsanoğlunun davranışı, çevre duyarlılığı ve sebep olduğu yanlış davranışlar…
Dünyanın yaşından, geçirip gördüklerimden ve doğal süreçlerden daha mühimdir bizim dünyaya verdiğimiz işkence, çöp kutusu muamelelerimiz ve hoyrat kullanımlarımız…
İnançlardan, fikirlerden ve olacaklardan daha öndedir. Bizim düşüncesiz eylemlerimiz, aman sendeciliğimiz ve bir şey olmazcı yaklaşımlarımız…
Biziz, biz suçlu olan…
Biziz, her şeyin 1. derece sorumlusu olan…
Biziz, hiçbir şey yapmamış gibi davranarak her haltın altına imza atan...
Ve inanın biziz bu değişen dünyanın kötü yola düşen kaderinin hikayesini yazan…
Ne kadar safa yatsak da ne kadar üstümüze alınmasak da ne kadar kulağımızın üstüne yatarak duymaktan gelmek istemesek de…
Biziz, suçlu olan biz!
***
Fıkra bu ya; Temel’i ormanı yakmak suçuyla mahkemeye çıkarmışlar. Hakim son sözü söylemiş: “Temel seni ormanı yakmak ve böylece doğanın dengesini bozmaktan hapse atıyorum.”
Temel şaşkınlık içinde ve biraz da pişkinlikle hakime cevap verir: “Hakim bey ben ne Doğan’ı tanıyrum ne de yengesine bir şey ettum, suçsuzum. Salın beni!”
***
Suçlu ayağa kalk denilince hepimiz kalkacağız.
Bu günahta hepimizin payı var.
Doğayı ve çevremizi biz hor kullandığımız sürece, o da bize gereken cevabı acı acı verecek.
Isınacak, terletecek, susuz bırakacak, kavuracak…
Yeri gelince kusacak, sağanak olacak, sel olarak hırsını alacak.
Sen ona nasıl davranırsan o da sana öyle davranacak.
Ondan sonra şikayet etmeyin.
Mevsimler değişiyor ama insanların düşünceleri değişmiyor.
Bundan sonra sarı, sıcak ve kurak günler sizinle daha da çok birlikte olacak.
Demedi demeyin.
Kalın sağlıcakla…
Hoş çakalın…