Aşağıda anlattığım olayların hepsi dün yani 25 Temmuz günü yaşandı bu ülkede.
Yer; Samsun'un Bafra Devlet Hastanesi. Emekli bir polis almış beylik tabancasını eline, beyin cerrahi uzmanına nöroloji servisinde silahını çıkarıp, ateş etti. Allah'tan yaralanmadı.
Yer Ağrı... ASM'de bir aile hekimi hasta ya da hasta yakını bir kişi tarafından darp edildi.
Bu kez Ordu'nun Fatsa ilçesindeyiz.
Bir kadın doğum uzmanı darp edildi. Kafa travması olduğu söyleniyor.
Son olayımız ise tam bir facia. Rize Devlet Hastanesi'ndeyiz bu kez. Bir kişi elinde silahlı geldiği hastanenin acil servisinde rastgele ateş ediyor.
Hastane polisi, hastanede görev yapan bir jandarma, iki hasta ve bir tıbbi sekreter olmak üzere 5 kişi kanlar içinde. Tıbbi sekreter dışındakilerin herkes ağır yaralı, hayati tehlikeleri var.
Çok değil iki ay öncesini hatırlıyorum birden.
Mayıs ayında bir sokak röportajı sırasında şaşkında izledim o videoyu. Ne diyordu, şişine şişine konuşan o zır cahil;
"Şu an doktorları beğenmiyoruz, hatta dövüyoruz. Ve bunu rahatlık görüyoruz."
Bu kini, bu nefreti onca yıl nasıl biriktirmiş, kalbinin hangi tarafında besleyip büyütmüş diye günlerce düşünmüştüm.
Ama gördüm ki karanlığın içindeki bu kadın ve türevleri bir tane değil. Çok var bunlardan.
Ağrı, Bafra, Fatsa, Rize...
'Doktor dövme, öldürme, silah çekme' rahatlığına nasıl ulaştı bu insanlar?
Biliyorum nasıl ulaştıklarını…
Parası yok, ama kargacık burgacık ifadeleriyle istediğini linç etme gücü mü verdi çünkü bu sistem ona…
Sosyal statü olarak, entelektüel birikim olarak piramidin tepesindeki insanları bir mesajla ihbar etme gücü verdi.
Köprüye koşmayan, tünele coşmayan insanları 'vatan haini', 'terörist' ilan edebilme yetkisi, kabadayılık taslama, salyaları akarken polisle tehdit etme cüreti verdi.
Kendisinden fazla okuyanı, fazla düşüneni, fazla anlayanı, yani karşısındaki her türlü fazlayı rahat rahat korkutma gücü mü verdi ki; doktor dövme rahatlığına ulaştı.
Ki bütün bunlar acziyetlerinin farkında adamlara iyi gelen şeyler değil mi?
Doktor dövebilmeyi özgürlük sayan maalesef bir ülke insanı...
Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkaralım derken geldiğimiz seviyeye bu işte.
-"Şu an doktorları beğenmiyoruz, hatta dövüyoruz. Ve bunu rahatlık görüyoruz"
Eğitimin cehalete acımasızca ezildiği, liyakate acımasızca sırt çevrildiği, "medenileşmeme"de ısrarın bu derece katılaştığı, kinin-nefretin ekran önünde bu derece keyif aracı olduğu çok az zaman gördüm ben.
Görmez olaydım…
Mutsuzlar ülkesinde asgari ücretle çalışıp geçindirmek zorunda olduklarını tabiri caizse süründüren, evde birkaç kişi çalışmazsa açlık sınırının altında yaşayan adamların nasıl olup da şu ekonomik düzenden memnun olduğuna, nasıl olup da sisteme eleştiri getiren insanlara tepki verdiğine şaşırıyorum diyordum ya…
Artık şaşırmıyorum;
Çünkü "Hastane kapılarında sıra beklerken, şimdi doktor dövüyoruz."
Muazzam çürüme!
***
Şimdiye kadar TBMM'de muhalefetin gündeme getirdiği birçok kanun teklifi ya da önerge, iktidar ortakları tarafından reddedildi ama bu seferki gerçekten çok önemliydi.
Neydi o teklif?
Yeni ekonomi yönetiminin göreve geldiği günden bugüne yaptığı, sağanak gibi yağan zamlar.
Evet, “zam” görüşmeleri TBMM'de AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi TBMM Genel Kurulu, muhalefetin çağrısıyla “vergi artışları ve zam” gündemiyle toplanmıştı, AK Parti ve MHP’li vekiller, başlangıçta Genel Kurul'da yerlerini almadılar. Ancak “toplantı yeter sayısı” sağlandıktan sonra salona girdiler bu biiirr.
En dikkat çekici olan ise “ekonomik kriz” üzerine genel görüşme yapılması talebi, AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. 1 Ekim’e kadar “yaz tatili” için kapanan Meclis’in çalışmaya devam etmesi talebi de aynı oylarla reddedildi.
Kayda geçsin lütfen!