Yeni ekonomi yönetimi ilk yüksek toplantısı geçen haftanın son günü yaptı ve “yapısal reform” işareti verdi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında toplantıya, Merkez Bankası'nın Başkanı Hafize Gaye Erkan da katıldı. Cevdet Yılmaz, “Yeni dönemde para politikasının yanı sıra, maliye ve yapısal reformlar ile Türkiye finansal istikrarını pekiştirecek, insan odaklı kalkınmasını sürdürülecektir” dedi.
Yılmaz'ın açıklamasında, eylülde OVP’ye gönderme yaparak, kaynak tahsisinde farklılaşma işareti verdi. Bu noktada mali disiplin ve kamuda tasarruf anlayışının öne çıktığı görülüyor.
Asıl merak edilen ise Kur Korumalı Mevduat Sistemi'ydi. Kur alıp başını gidince ve bizim mevduat sahipleri de onun peşine takılınca çaresiz kalan hükümet kur korumalı mevduat hesabı diye bir hesap uydurmuştu.
Bu hesaba geçenler Türk Lirasının döviz karşısında yaşadığı kayıptan etkilenmeyecek ve bankadan alacağı faizle de kazançlı çıkacaktı. Başlarda her şey söyledikleri gibiydi ama zaman içinde hükümet çeşitli düzenlemelerle veya düzenleme dışı baskılarla kuru olduğu yerde tutmaya yöneldi. Bu durumda ilk bakışta bir şey değişmemiş gibi oluyordu. Çünkü kur kaybı olmuyor üzerine bankanın ödediği faiz alınıyordu. Ne var ki alınan faiz enflasyondan düşüktü.
Bir süre sonra insanlar kurun yapay bir şekilde tutulduğunu görünce risklerin büyüdüğünü fark ederek bu işten vazgeçmeye başladılar. Bu kez çaresiz kalan hükümet bankaların vereceği faiz için koyduğu tavanı kaldırdı. O zaman da faizi düşürmek üzerine kurgulanmış olan model tamamen tersine döndü.
Şimdi ise hükümet Kur Korumalı Mevduat'tan geri dönmeye çalışıyor. Öyle hemen yapılabilecek bir şey değil elbette…
Ünlü ekonomistlerimiz, "Son bir buçuk yılımızı elin parasına garanti vererek, yani onu korumaya çalışarak geçirdik. Oysa kendi paramızı korumaya çalışsaydık bugün bambaşka bir yerde olacaktık" diyorlar.
Haklılar çünkü enflasyon ve Merkez Bankası politika faizi yüzde 19 iken faize ve kura karışmasaydık ne enflasyon ne de kur burada olacaktı.
Faizi düşürerek enflasyonun ve kurun yükselmesine yol açtık, ihracatçı bundan mutlu oldu ama sonra kurun daha fazla yükselmesinden korkarak bu kez bir yandan eldeki dövizleri piyasaya satarak bir yandan da çeşitli baskılar ve engellemeler yaparak kura müdahale etmeye başladık.
Geldiğimiz noktada ise artık faizi artırarak enflasyonu düşürmek de öyle mümkün görünmüyor.
En baştan sistemi düzeltmek gerekiyor.
Bütün bunlara neden olan ilk yanlış; 2021 yılının ikinci yarısında başlayan yanlış faiz politikasıydı.
Demek ki neymiş;
Yanlış hayat doğru yaşanmazmış!
***
Samsun Büyükşehir belediyesi daha önce iki kez yargıdan dönen eski Kurupelit Belediye binası ve yanındaki yeşil alanının satılmasına yönelik teklifi, yeniden meclisin gündemine getirdi.
Daha önce CHP'li meclis üyelerinin defalarca karşı çıktığı bu düzenlemeyle ilgili bu kez Atakum Belediye Başkanı Cemil Deveci adeta başkana ve AK Partili meclis üyelerine yalvardı; "Satmayı planladığınız o alan, sahilde kalan tek yeşil alanımız. Birçoğunuz Atakum'da oturuyor. Yapmayın."
Ama dinleyen oldu mu? Hayır.
Çünkü ne var ne yok satmaktan yana olan bir anlayışla karşı karşıyasınız.
Şimdi de toplam yaklaşık 3 buçuk dönümlük alanın daha önce Kayagüney mevkiine villa yaptıran Katar Savunma Bakanı Halid bin Muhammed Al-Attiyah'a verileceği iddia edildi.
Memleketin en değerli arazilerini Araplara sata sata ne olacak? Yeri gelince 'biz milliyetçiyiz' derler. Yazık çok yazık!