Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun görüşmeleri devam ediyor. Taraflar şimdilik birbirlerini tartıyor gibi. Henüz konuşulan bir teklif yok. Üzerinde tartışılan rakam da henüz belli değil. Hatta bir parametre bile yok. Oysa ki milyonlarca insanı ilgilendiren bir konu bu. Sadece çalışanları değil, onların ailelerini de işin içine katan önemli bir olay.
Asgari ücretin belirlenmesinde bu yıl, "yaşam maliyeti, pandemi döneminde ekonomik durum, gerçekleşen ve hedef enflasyon, refah payı" olmak üzere 5 konu başlığı ele alınıyor. Tüm bu değişim endekslerine baktığımızda aslında büyük bir zam beklentisi içerisine giriyor insan ama buradaki rakamları belirleyen "kurumların" kağıt üzerindeki oyunları ile halkın sokaktaki rakamları maalesef birbirini tutmuyor. Öyle olsa, enflasyon sepetine tenis topu değil, et girerdi. Öyle değil mi?
Asgari ücret sadece maaş anlamında değil, maaşın etki ettiği birçok kalem açısından da önemli. Ne gibi mesela derseniz... Asgari ücretlinin tazminatı, asgari ücretlinin iş göremezlik ödeneği, çalışanların asgari geçim indirimi, işsizlik maaşı, doğum, askerlik borçlanması, Bağ-Kur, isteğe bağlı, gündelikçi primleri, Genel Sağlık Sigortası primi, yaşlılık, evde bakım, engelli maaşından yararlanmak için gelir sınırı gibi birçok etmen, asgari ücretin netleşmesinden sonra değişecek.
Asgari ücret ile ilgili çok şey yazıp çizebiliriz ama en önemli kıstas şu olmalı: İnsanca yaşayacak bir ücret. Nedir insanca yaşamak? Sağlıklı beslenmek, iyi giyinmek, iyi bir eğitim ve sağlık hizmetine kavuşmak, barınma, ısınma sıkıntısı çekmemek, hayatın güzel yanlarından sinemadan, tiyatrodan, ailece yenilecek bir akşam yemeğinden cebini düşünmeden faydalanmak, tat almak... Bakıldığında çok basit görünen ama bir asgari ücretli için çoğu zaman gerçekleşmesi mümkün olmayan istekler bunlar. İnsan gibi yaşamanın gereksinimleri.
Tabii ki bu ücretin altında çalışanlar da var. Onların hali daha başka. Kimileri ise belki de hiçbir zaman emekliliğini göremeyecek, onun tadına varamayacak ama "hiç değilse sigortam yatıyor" mantığı ile çalışmaya devam ediyor. Böylesi bir ahval içinde milyonlarca insan.
Bir diğer taraftan, asgari ücretin "kişi" olarak hesaplanıyor olması da aslında haksız bir durum. Bugün ülkemizde kronik hale gelen işsizlik sorunu açısından da baktığımızda aslında birçok ailede, sadece babanın çalıştığı, annenin ev hanımlığı yaptığı ve çocukların olduğu bir profil söz konusu. Hal böyle olunca, bir kişi üzerinden hesaplanan asgari ücret, ailelerin "insani koşullarda" yaşamalarının önüne geçiyor. Peki, aileler, geçimlerini nasıl sağlıyor? Cevap çok basit. Gereksinimlerinden kısarak. Bu gereksinimler kimi zaman gıda, kimi zaman sağlık, kimi zaman eğitim, kimi zaman kültürel ihtiyaçlar...
Örneğin, ayda bir et giriyor eve. Ya da et yerine tavuk kıyması ile günü geçiştiriyor. Pilav yerine makarna yapıyor. Ayakkabı almak yerine, tamir ettiriyor. Kendisine kaban almıyor da çocuklarına alıyor. Kredi kartının asgarisini yatırıp, sonra nakit avans çekiyor. Kitap, gazete, dergi olayına ise hiç girmiyorum. Bugün bir kitap satın almak isteyen asgari ücretli, bir günlük çalışmasının yarısını buna harcamak durumunda.
Kısacası, asgari ücretin tespitinde kriterler değişmeli. Tek kişi değil, aile dikkate alınmalı. Ailelerin temel ihtiyaçları, çocukların istekleri, yaş aralığına göre eğitim, giyim ve kültürel ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalı. Tenis topu değil, bakkaldaki "çokomel" enflasyon sepetine dahil edilmeli. Bakın, burası "çokomelli" tekrar ediyorum...
Hadi diyelim hiçbirisini dikkate almıyor komisyon. O zaman, her şeye fetvalar veren, her konuda yerli yersiz açıklamalar yapan, kimi zaman haksızı haklı çıkarmaya uğraşan, ülkedeki açlığı, yoksulluğu, haksızlığı, adaletsizliği es geçerek genel geçer konularda açıklamalar yapan, bir yandan insanlara "fakirliklerine şükretmeleri gerektiğini", bunun "Allah'ın kulları için bir sınavı" olduğunu söyleyen ama öte yandan milyonluk Mercedeslere binip, Bodrum'da milyonluk tesis yaptıran çok sevgili ve saygıdeğer Diyanet'in belirlediği rakamları dikkate alsın.
Nedir bu rakam? 2020 yılı fitre hesabı. Diyanet'in sitesinde aynen şu ifadeler yer alıyor: "Mevcut sosyo-ekonomik hayat şartları ve bir kişinin günlük asgari gıda ihtiyacı göz önünde bulundurularak 2020 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2021 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan sürede 27.00 TL olarak belirlenmesine karar verildi." Bu rakam sadece 2020 yılı için geçerli. 2021 yılında artacak belki de 30-35 TL olacak.
Ayrıca, fitreyi belirlerken fark ettiyseniz "asgari gıda ihtiyacı" diyor. Buna sağlığı eğitimi, barınmayı ve diğer giderleri katmıyor. Onları da katıyor olsak demek, rakam 50 TL'yi bile bulabilir bu yaşam şartlarında.
O zaman referansımız birçok konuda olduğu gibi, asgari ücret tespitinde de Diyanet olmalı. Bir kişinin günlük "asgari gıda ihtiyacı" için 27 TL değer biçen Diyanet'in hesabına göre, 4 kişilik bir ailenin günlük gıda ihtiyacı 108 TL. Aylık gıda ihtiyacı ise 3.240 TL. Şu anki asgari ücretin neredeyse bir buçuk katı. Ve bu sadece "gıda ihtiyacı" dikkate alınarak yapılan hesap.
Yani işin özü, Diyanet her ne kadar bu konuda açıklama yapmaktan imtina etse de aslında bizlere asgari ücretin ne kadar olması gerektiğinin, "insanların asgari yaşam için gerekli ücretin" hangi düzeyde olması gerektiğinin örneğini dini referanslarla önümüze sermiş bulunuyor.
Gerisi, bu kararı alacak olan komisyonda ve asgari ücretle geçinen yurttaşlarda. Eğer ki 3.240 TL'nin altında bir ücrete taraflar "evet" derse, bence herkes önce kendini, sonra sendikasını, en son olarak da Diyanet'i sorgulasın derim... Çünkü birisi yalan konuşuyor...
Sağlıcakla kalın...
Diyanet bu köşe yazısını okusa telaşla imsakiyelerdeki fitre hesabını kaldırırdı...