Yıl sonu geldi. Asgari ücret görüşmeleri başladı. Hepimizi ilgilendiren bir konu.
Türkiye'de yaklaşık 10 milyon kişi, asgari ücretle çalışıyor. Bu kişilerin ailelerini de hesaba katarsak, bu konu yaklaşık 40 milyon insanı ilgilendiriyor. 82 milyonluk bir ülkenin yarısı, asgari ücret komisyonundan çıkacak olan haberi bekliyor.
Halihazırda 2 bin 324 lira 71 kuruşluk bir ücret alıyor asgari ücret ile çalışanlar. Tabii ki bunu alma şansını elde edenlerin haricinde bir kesim daha var. Kayıt dışı istihdam dediğimiz, devletin görmediği, bizlerin göz ardı ettiği bir kesim. Genellikle çocuk işçilerden ya da mültecilerden oluşan bu kesim asgari ücretin de altında paralara çalışıyor.
Asgari ücret ile ilgili komisyon görüşmelere başladı ancak çok da umutlu olmanın bir anlamı yok. İki nedenden ötürü. Birincisi büyük bir zam asgari ücret görüşmeleri tarihi boyunca olmamış. İkincisi ise ne kadar zam yapılırsa yapılsın, doların bugünkü kuru ve hepimizden gizlenen enflasyon rakamları, yapılan zammın bu oranlar karşısında şimdiden erimiş olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Yani asgari ücrete yüzde 50 de zam yapılsa, sokak enflasyonu günden güne arttığı için, yapılan zam sadece durumu eşitlemekten öteye geçmeyecektir.
Çünkü ekmeğe, simide, benzine, ete, süte, peynire, dolmuşa, giyime, kitaba, deftere her gün zammın yapıldığı, doğalgazdan elektriğe, su parasından telefon ücretlerine kadar bütün kalemlerdeki vergi artışlarının yaşandığı bir süreçte asgari ücrete öyle bir zam yapılmalı ki; çalışanların emeği karşılığını bulsun. Ama böyle durum ihtimal dahilinde bile değil.
Bir de asgari ücret tespitinde yapılan bir yanlış daha var. Ücret, tek kişi üzerinden değerlendiriliyor. Oysaki bugün ülkemiz genelinde asgari ücretle "ev" geçindirenler var. Buradaki evden kastım, en kötü ihtimaliyle anne, baba ve iki çocuktan oluşan klasik çekirdek aile. Genelde babanın çalıştığı, annenin ev hanımlığı yaptığı bir aile modelimiz var bizim. Ve asgari ücretli kesimin çoğunluğunu da bu aile tipi oluşturuyor. Dolayısıyla, bir kişiye göre yapılan hesap, maalesef haksız oluyor. Asgari ücret hesaplamaları bir kişiye değil, bir aileye göre yapılmalı.
Şöyle ki, Türk İş'in düzenli olarak açıkladığı rakamlar var. Örneğin, TÜRK-İŞ araştırmasına göre, 2020 Kasım ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 2 bin 516,67 TL, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise yani yoksulluk sınırı 8 bin 197,62 TL.
Bu rakamlara baktığınızda ülken nüfusunun yarısının açlık sınırının altında yaşadığı gerçeğini görebiliriz. Yoksulluk sınırından ise hiç bahsetmiyorum. O rakamlara bakarsak, sadece asgari ücretli kesim değil, birçok insanın yerinde olmak istediği memurlar bile yoksulluk sınırının bir kaç puan altında yaşıyor.
Maalesef günümüz koşullarında her şeyin ölçüsü para. İnsanca bir yaşama kavuşmak için de, asgari düzeyde paraya ihtiyaç var. Bu paranın belirlenmesi ise sadece patronların insafına bırakılmamalı. Hayatın gerçeklerini görenler, o hayatı yaşayanlar sürece müdahil olmalı. Asgari ücreti belirleyenler ki içlerinde sendika ağaları da var; belirleyecekleri parayla yaşayabilirler mi, öncelikle kendilerine bu soruyu sormalı.
Artık insanların evine etin üç ayda bir girdiği, Kurban'dan Kurban'a et gördükleri, bırakın ailece bir akşam yemeği yemeyi, gidip bir kahvehanede çay içmenin bile artı masraf olduğu, kitaba, tiyatroya, sinemaya para ayırmanın "lüks" sınıfına girdiği bir dönemden geçiyoruz. Asgari ücretli her şeyden kısıyor. Giyiminden, kültüründen, sigarasından, ayakkabısından, yiyeceğinden, içeceğinden. Çünkü yaşamak için kendince yollar arıyor. Oysa tek istenilen, insanca koşullarda, kimseye muhtaç olmadan yaşamak.
İnsanların diledikleri giysileri alabildikleri, çocukları istediği vakit muz alabildikleri, tiyatroya, sinemaya gönül rahatlığı ile gittikleri, istediği kitabı satın alabildiği, gidip eşinin istediği paltoyu satın alabildiği, elinde manav poşetleri ile dolu dolu evinin yolunu tutabildiği bir ücret istemek gayet insancıl.
Herkesin gözü kulağı komisyonun açıklayacağı rakamda. Benim şahsi kanaatim, 2 bin 550 civarında bir ücret belirlenecek. Ancak eğer bu rakamın üzerinde hatta ve hatta açlık sınırını geçen bir ücret belirlenirse, umudum, inancım artacak, gönlüm ferahlayacak. Çünkü her gün gördüğümüz, bizlere hizmet eden, bizlerin hayatında yeri olan hatta aile fertlerimizden biri olan asgari ücretliler, çok daha fazlasını hak ediyor.
Kısacası, insanca yaşamak için insanca ücret...
Kalın sağlıcakla...
Gerçekten çok güzel bir değerlendirme olmuş. Kaleminize sağlık.
3200 şart