Yeni normalde artık öyle bir sürece gelindi ki herkesin kafası karışık. Hani izahı olmayan şeylerin mizahı olur derler ya. Sosyal medyada son önlemlerle ilgili o kadar komik şeyler dönüyor ki bir yandan gülüyorsunuz öte yandan da bizlerin aklıyla nasıl dalga geçildiğine şahit oluyorsunuz.
Kovid-19 vakaları öylesine arttı ki artık çevremizde herkesin bir korona hikayesi var. Hemen hemen her gün bir yakınımızdan hastalık haberi alıyoruz. Zaten Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı ve gizlemesine rağmen ortaya koyduğu rakamlar pik yapmışken, kendi çevremizde yaşanan duruma yaptığımız şahitlik vahametin kanıtı.
Sağlık Bakanlığı hakkındaki "yanlış rakam" iddialarına cevap vermemekte ısrar ederken, Tabip Odası gibi, Sağlık Emekçileri Sendikası gibi kurumlar her gün adeta haykırıyor. Önlemlerin yetersiz olduğunu, açıklanan ve önlem adı altında sunulan sürecin ise iyileştirmeden daha çok kaosa neden olacağını, sağlık çalışanlarının artık tükenme noktasına geldiğini, hastalığın kış mevsimi ile birlikte adeta hortladığını söylüyor ancak yetkililerden bir cevap alamıyor.
Sanırım bizler de sürü bağışıklığı moduna geçtik. Çünkü alınan önlemin virüsün yayılımını engellemek gibi bir geçerliliği yok. Hafta sonu akşam 8 ile sabah 10 arasında evde kalmanın bilimsel olarak hiçbir geçerliliği yok. Tabip Odası'nın son açıklaması çok önemli. 28 günlük bir karantina sürecini öneriyor. Ve bunu bilimsel dayanaklarla sunuyor. Artık hastanelerde yer kalmadı. Doktorlar hasta seçmeye başladı. Kısacası durum vahim. Çözüm belli.
Geçtiğimiz hafta ben de bazı şikayetler üzerine test yaptırdım. İnanın hastanenin önündeki kuyruğu görmeniz lazım. Acilde ayrı bir kuyruk. Kovid-19 polikliniği önünde ayrı bir kuyruk. Sosyal mesafe sıfır. Hasta olan ile olmayan aynı yerde. Testi pozitif çıkan evine dolmuşla, otobüsle gönderiliyor. Hasta olmayan insan bile orada hasta olur, o derece.
Ayrıca, Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin Kovid Polikliniği evlere şenlik...
Bir baraka yapılmış, içerisinde 4 oda var. Odalardan ikisi kovid-19 muayene odası, diğer ikisi kan ve numune alma. Neredeyse 3 metrekarelik odalarda hasta bakılıyor. İnsanlar dip dibe. Doktorlar ile sağlık çalışanları havasız, daracık ortamda çok büyük ve özverili bir görevi yerine getiriyorlar. Ancak onların bu hastalığa kapılması an meselesi.
Bu süreci yaşayınca insan düşünmeden edemiyor. Bizlere televizyonlardan, internetten "sağlıkta devrim yaptık" diye haykıranları ben bir vatandaş olarak Eğitim Araştırma Hastanesi'nin acil servisi ve Kovid Polikliniği’ne davet ediyor. Hatta saygıdeğer yöneticilerimiz, bir gün tebdil-i kıyafet gitsinler de orada neler yaşanıyor canlı canlı görsünler. Halk sağlığı bu kadar ucuz olamaz, olmamalı. Aynı şekilde özveri ile çalışan sağlık emekçilerinin canı da bu süreçte ateşe atılmamalı.
Bu iş artık öyle bir hal aldı ki, virüs sanki belirli saatlerde, belirli bir kesime, belirli yerlerde bulaşıyor da, önlemler de ona göre alınıyor. Fabrikalar, alışveriş merkezleri, otobüsler, tramvaylar, adliye koridorları, hastaneler tıklım tıklımken, hafta sonu alınan 14 saatlik önlem faydadan çok zarar getirecektir. Yığılma yaratacaktır.
Bu süreçte alınması gereken tek karar, nitelikli bir bilim kurulu nezdinde, bilime güvenmektir. Aksi halde bireysel görüşler neticesinde ve ekonomik çıkarlar göz önüne alınarak verilen kararlar bizleri geri dönüşü mümkün olmayan ağır bir yük altına sokacaktır.
Tekrar söylüyorum. Bilime güvenin. Tabip Odası'nın çağrısına kulak verin. Tam karantina koşullarında hastalığı önleyin. Ya da bize açık açık söyleyin, sürü bağışıklığı kararı mı aldınız?
Sağlıcakla kalın.
Güzel yazı. Emeğinize sağlık.