Atakum'da güzel işler oluyor demiştik.
Samsun'a özgü kitap fuarı, bu kent için bir milat sayılabilir.
Yaklaşık bir haftadır devam eden kitap fuarına birbirinden değerli yazarlar katılmaya devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde dini yorumları ile gündeme gelen, İslam'a bakış açısı ile birçok kişi tarafından eleştirilen ama bir o kadar da sevilen R. İhsan Eliaçık ile sohbet etme fırsatımız oldu.
Benim için değerli bir yazar olan İhsan Eliaçık'ı bulmuşken, merak ettiğim soruları sormayı da ihmal etmedim.
Ayrıca, İhsan Hoca'nın en sevdiğim kitaplarından birisi olan Sosyal İslam'ı da bu vesile ile tüm okurlarıma tavsiye ederim.
Uzunca süren sohbetimizde, kendisine merak ettiğim ve üzerinde günlerce düşündüğüm şu soruyu sordum: "Son günlerde ekonomik sorunlar yaşayan insanların intiharları ile sarsıldık. İntihar, dinimize göre caiz değil. Hatta intihar edenlerin, cennete gidemeyeceği rivayet edilir. Bu konudaki düşünceniz nedir?"
Bu soruyla birlikte Eliaçık bana ve o sırada yanımızda bulunan okurlarına, bir Hazreti Ömer kıssası anlattı.
Sizinle de paylaşmak istiyorum:
"Arabistan'da kıtlık zamanı birisi yiyecek çaldığı için Hazreti Ömer'in karşısına getirilir. Hz. Ömer sorar, 'Suçu nedir' diye. 'Hırsızlık' derler. 'Yiyecek çaldı.' Hz. Ömer, o 'hırsızın' derhal serbest bırakılmasını emreder. Ve der ki, 'Bu kıtlıktan devleti yöneten kişi olarak ben sorumluyum. Hırsızlığa sebebiyet veren benim' der."
Ve kıssanın ardından da intihar olayları ile ilgili soruma cevabında, şunları söyledi:
"Son zamanlarda ekonomik nedenlerle canına kıyan insanlarımız var. Bu insanlar ekonomik nedenlerle intihar ediyorlar. Toplum olarak bunu düşünmek zorundayız. İntihar eden insanlar cennete ya da cehenneme gider mi bilemeyiz. Bu ancak yüce Allah bilir. Benim inandığım Allah, benim dinim, ekonomik nedenlerden dolayı intihar eden insanları cehennem ile cezalandırmaz."
Din çok hassas bir konu.
Ve bu konuda da farklı yorumları duyabiliyoruz.
İhsan Eliaçık da, bu fikirleri ile tartışmalara neden olsa da, içeriğinde toplumsal gerçekleri barındıran, olaylara ayrı pencereden bakan bir isim.
Verdiği cevap da bu yönde ve etkileyici.
Kendisi ile daha geniş zamanlarda sohbet etmek umuduyla ayrıldık...
Sonrasında ise benim aklıma Hz. Ömer ile ilgili duyduğum bir başka kıssa geldi.
Öyle ki, bu kıssa günümüzde olması düşünülemeyecek derecede hassas.
Kıtlık senesi Halife Hz. Ömer'e yağlı bir yemek götürülür.
Hz. Ömer, "Halk da bu yemeği bulabiliyor mu?" der.
"Hayır" denilir.
"Kaldırın o zaman bunu" der.
Yemek götürülürken açlıktan karnı guruldamaya başlar...
"İstediğin kadar gurulda, halkın yiyemediğini sen de yemeyeceksin" der.
Ayrıca, yine kıtlık döneminde Hz. Ömer'in et, yağ, balık gibi halkın ulaşamadığı yiyecekleri yemediği de bilinen gerçeklerden birisidir.
Tüm bunlar ışığında, ekonomik gerçeklerin altında ezilenler ile bir şekliyle sefa sürenlerin harmanlandığı toplumumuzda, "Komşusu açken, tok yatan bizden değildir" diyenlerin çoğalması umudu ve dileğiyle...