Prof. Dr. Mustafa Kahramanyol “1920 yılında Güneydoğu Anadolu bölgesinde 3.000.000 trahomlunun bulunduğu yolunda tahminler vardır ve bu yüzden Adıyaman’a “körler memleketi” denirmiş. Verem, frengi ve sıtma yurdumuzun insanlarını bir yangın gibi eritmekte idi. Kurtuluş Savaşı’nda askerlerimizin yüzde 40 kısmı sıtmalı idi. Cumhuriyet bu feci mirası devir almıştır” der.
Yine Mustafa Kahramanyol’un verdiği bilgilere göre; ülkede 32’si azınlıklara ve yabancılara ait olmak üzere sadece ve sadece 86 hastane vardır. Hasta yatak sayısı ise toplam 6 bin 437’dir. Ülke o yıllarda 554 doktora, 69 eczacıya, 136 sağlık memuruna sahiptir. Hemşire sayısı ise 4’tür. Evet, ülkede 1920 yılında toplam hemşire sayısı, bizi üzse de, utandırsa da 4’tür.
Bu rakamlar Cumhuriyet’in ilanından sadece 15 yıl sonra 1935 yılında hastanede 176’ya, yatak sayısında 13 bin 38’e çıktı. Doktor sayısı 1.625’e, eczacı sayısı ise 135’e ulaştı. Sağlık memuru sayısı 1.365, ebe sayısı 451 olurken daha önce sadece ve sadece 4 olan hemşire sayısı da 325’e ulaştı.
O yıllarda yani Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923’te 1 üniversite, 8 fakülte, 307 öğretim üyesi ve 2.194 öğrenci vardır. İnsan unsurumuz budur ve bundan ibarettir. Alınan mesafenin bu insan unsuruna dayandığı göz ardı edilemez ve edilmemeli de.
O’nu anlattık günler boyu ama bir de Onlar var, Onlar milli iktisadın temelini atanlar, Onlar kapitülasyonları kaldıranlar ve Onlar, kimisi gurbet ellerde bir Ermeni kurşunuyla toprağa düşerken, kimisi çok sonraları haklı haksız asılır ya da intihar ederken en ufak bir yolsuzluğa adları asla karışmayanlar…
Talat Paşa Berlin’de şehit düşerken ayakkabısı delikti. Kara Kemal onca imkânlar elindeyken arkadaşlarından aldığı borçla ay sonunu getiren bir insan. Enver Paşa vasiyetinde almadığı sekiz aylık maaşını miras olarak bırakır Naciye Sultan Hanımefendiye.
1863 yılında Bank-ı Osmani-i Şahane Her ne kadar patronları İngiliz ve Fransız ortaklığı olsa da o artık bir devlet bankasıdır. Bankaya 30 yıl süreyle banknot basma ayrıcalığı ve tekeli verilmiştir. Osmanlı Bankası ayrıca, devletin haznedarlığını üstlenerek gelirleri tahsil etmek, iç ve dış borçlara ilişkin faiz ve anapara ödemelerini yapmakla yetkilidir. Osmanlı İmparatorluğu Bank-ı Osmani-i Şahane izin vermediği sürece para basamaz.
Bank-ı Osmani-i Şahane Osmanlı Bankasıdır ama müşteri hesaplarını Fransızca tutar ve Maliye Nezareti(Bakanlığı) ile Fransızca yazışır.
İlkin Maliye Nazırı Cavit Bey 1910 Eylül’ünde Bankanın Osmanlı Maliye Vekâleti ile Türkçe yazışmasını ister ama banka umursamaz, eskiden olduğu gibi Fransızca yazışmaya devam eder.
Prof. Haydar Kazgan “Banka sadece bakanlıkla Fransızca yazışmakla yetinmiyordu. Genel müdür ve yardımcısı İngiliz ve Fransız olduğu gibi merkez şube yöneticileri de yabancı uyruklu idi. Ara kademe personeli Osmanlı yurttaşı idi. Ancak hemen hepsi gayrimüslim Ermeni, Rum, Musevi ve Hristiyan Araplardan oluşuyordu” der.
Bank-ı Şahane-i Osmani bu direnişini Cumhuriyete kadar sürdürebilecektir. Cumhuriyet’in ilanından sonra hem Fransızca yazışma direncinden vazgeçecek hem de Türk personel çalıştıracak ve onların maaşlarını doğru dürüst bir seviyeye getirecektir.
Devam edecek