Onlar erdemin, alçak gönüllüğün, zarafetin, nezaketin timsaliydiler.
Bunlar hırsın, aç gözlülüğün, ihtirasın, vurgunun ve suçun toplumu lekeleyen örnekleri.
Onlar Can Bartu, onlar Metin Oktay, onlar Turgay Şeren, onlar Basri Dirimli, onlar Lefter Küçükandonyadis ve o günün her biri bir diğerinden kaliteli futbolcuları…
Onlar Baba Gündüz, onlar Süleyman Seba, onlar Kadri Aytaç’lar.
Bir Metin Oktay hikâyesi var ki hala anlatılması ve örnek alınması gereken bir örnektir.
Galatasaray için hem eşi Oya Sarı’dan hem muhteşem transfer bedelinden vazgeçti.
Bunlar Fatih Terim’ler, bunlar Arda Turan’lar, bunlar Emre Belezoğlu ve diğerleri…
Onlar ne kadar zarifse bunlar o kadar kaba, onlar ne kadar beyefendi ise bunlar o kadar küstah ve şımarık.
Umarım ve dilerim bunlar onları örnek alır ve bir an önce kendilerine gelirler.
İşin kötü tarafı bunlar onları örnek almıyor ama şimdinin gençleri bunları örnek alıyor. Para, pul, şatafat, gösteriş, kolay kazanç gençleri etkiliyor, adeta tek ideal haline geliyor.
BEN Mİ BİZ Mİ?
Son zamanlarda ben kelimesi biz kelimesinin yerini almaya başladı.
Eskiden “biz” derdik. “Benim valim” yahut “benim bakanım yerine “devletin valisi”, “devletin bakanı” derdik.
Ayrışmak değil birleşmekti hedefimiz, millet olmaktı.
Türk tipi başkanlık sistemine geçtiğimiz günden beri “dünya liderimiz” ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan artık “biz” demek yerine “ben” demeyi dilinin pelesengi haline getirdi.
“Benim bakanım”, “benim valim”, “benim genel müdürüm” artık kanıksadığımız kelimeler.
Bu yanlışa ne yazık ki muhalefet te heveslendi.
Ana muhalefet partisi Genel Başkanı Özgür Özel de artık “benim başkanım”, “benim milletvekilim” demeye başladı.
Yanlışı benimsemek değildir marifet. Tam tersi doğruda direnmek ve “biz” söyleminde birleşmek, bütünleşmektir yapılması gereken.