Eskiden de zordu yazmak ama her geçen gün biraz daha zorlaşıyor.
Yok!
İmkansızlaşıyor demiyorum ama gerçekten zorlaşıyor.
Birilerinin konuşmaktan korktuğu yerde birilerinin de yazmaktan korkaklıkla suçlanmasını anlamak çok da mantık dışı olmasa gerek.
Artık ‘liyakatın yerini sadakat’ alındığından bu yana ne konuşacak vatan millet sevdası kaldı insanlarda ne de neyin görev idrak edecek bilgi…
Birileri kendisini ateşe atsın demiyorum, bunu demem de söz konusu olmaz, olamaz. Ama susmakla yazmamakla suçlanan bir mesleğin mensubu olarak bir itiraz hakkım olsa gerek.
Sen bilgi aktarmazsan ben nasıl yazarım?
Bu soruyu kendinize sormanızı istesen nasıl olur?
Televizyon kuşları ya da televizyon bülbülleri türedi bu memlekette. Çoğu konusuna yabancı hatta konusunun cahili. Ama onlar yer buluyor ekranların yüzde 80’ninde ya da yandaş gazetelerin sayfalarında…
Ve vatandaşların büyük çoğunluğu neredeyse dün taban tabana zıt olduğu insanları izliyor artık. Solcu ya da sağcı, ülkücü ya da devrimci fark etmiyor.
Sevinmek mi yoksa üzülmemek mi gerek? Onu da ben bilemiyorum.
Bir de bunca badire arasında ‘Türk askeri Gazze’ye’ naralarıyla yerin göğü inletenlere ‘Sen ne duruyorsun? Hem Filistin halkını hem de cihat yaparak ahiretini kurtarsın’ demiyor.
Sahi niye demiyoruz yoksa diyemiyor muyuz?
Kimden çekindiğimizi ne siz sorun ne de ben eski yaraları deşeyim.
Hani Kuzey Irak’taki karakolumuz basılıp askerlerin başına çuvallar geçirildiğinde ‘Niye bir nota vermiyorsunuz’ diyenlere, ‘Ne notası? Müzik notası mı?’ diyerek cevap veren dünya liderimiz var ya galiba asıl sorunun muhatabı kendisi olsa gerek.
Bir tarafta vatanını düşmanından temizlemek isteyen bir İsrail, diğer tarafta da hür-bağımsız bir devlet ve orada özgürce yaşamak isteyen Filistinliler var.
Bu açmaza nasıl bir çözüm önerebilirsiniz