Bir hikaye yazarsınız…
İyi ya da kötü de olsa birileri okur.
Kimisi bir şey anlamaz kimi de çok şey çıkarır anlatılanlardan…
Hikaye karmaşıksa daha da ilgi çekebilir, merak uyandırır.
Hele de gizemliyse…
Bazen acelece son sayfaya göz atıp sonunu hemen öğrenmek istersiniz.
Gerçi büyüsü bozulur hikayenin ama…
Ne yaparsın işte, merağına ve acelesine yenik düşer insan…
Başından sonunu merak eder her şey gibi hikayenin de…
***
Memleketin hikayesi de karmaşık…
Neresinden okumaya başlasan da bir şey anlayamıyorsun.
Karmakarışık bir hikaye oldu bizimkisi…
Konular, olaylar, insanlar, icraatlar, suçlar, günahlar, sevaplar, çıkarlar, saçmalıklar, gariplikler, komiklikler, duygular, kanunsuzlıklar, belirsizlikler ve anlamsız birçok kavram hayat hikayemize girmiş.
Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça eylemler kuşatmış bu hikayeyi…
Tam bu hikayeyi çözdüm derken, bakıyorsun absürd bir olay araya giriyor ve Bingoooooo!
Yeni bir boyuta geçiyor hikaye…
Hikaye, hikayelikten çıkıyor. Bulmaca haline geliyor!
Edebi bir metin dizininden ziyade, garip ve ağızları açık bırakan bir ruha bürünüyor…
Sayfaları bitmez tükenmez olan ülkemin hikayesi, garipleştikçe daha da vahamet verici ve endişeli bir hal alıyor.
Karmaşanın hakim olduğu, belirsizliğin hüküm sürdüğü, çaresizliklerin tavan yaptığı ve herkesin saf saf okuduğu hikayenin sonu nasıl olacak diye merak ediyor doğrusu insan…
***
Büyük İskender, büyük filozof Aristo’ya bir mektup yazıp sorar:
"Zaptettiğim topraklardaki insanları emrim altında tutabilmek için neler yapmalıyım üstad ?"
1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?
2- Ülkenin ileri gelenlerini hapse mi atayım?
3- Ülkenin ileri gelenlerini kılıçtan mı geçireyim?
Aristo’dan cevap gelir:
1- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar.
2- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar.
3- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.
Aristo, çözüm olarak da şu tavsiyede bulunur:
“İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin. Birbirleriyle savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın!”
***
İşte bu hikayedeki gibi olduk.
Bizim hikayemizde maalesef bu olaydaki gibi bir seyirde…
Karmaşa, kaos, belirsizlik, geleceğe dair umutsuzluk bizim hikayemizin ana teması oldu.
Bizim hikayemiz, biraz zor, biraz karamsar ve biraz hüsran kokuyor.
Bizim hikayemiz bir değişik, bir ilginç, bir garip…
Bizim hikayemiz başka diyarlarda olmayan cinsten bir hikaye…
Bu ülkedeki olaylar o kadar çok ki. Genelde yurt dışında yaşayan insanlarımız şunu söylüyor. “Türkiye’de bir günde olan bir vaka, Avrupa’da herhangi bir ülkede toplasan 3-5 ayda olur. Bu kadar haraketli, bu kadar aksiyon dolu olan bir başka memleket yoktur.”
Böylesi değişken, bol olaylı, macera, aksiyon, aşk ve kavga dolu kaç ülke vardır bizim gibi…
Kaç memleket vardır hikayesi bizim kadar ilgi çeken…
Hangi memleket bizim kadar hızlı yaşar her şeyi…
Kim bu konuda bizim elimize su dökebilir?
Sanırım yok!
Bak bu konuda kimse bize yan bakamaz!
***
Bir garip hikayenin kahramanları…
Kalın sağlıcakla…
Hoşçakalın…