80’li yıllarda TV’de onu çok seyrederdik.
Adı: Ayşe BAYSAL idi.
Kendisi bir profesördü. Sanırım 5-6 yıl önce rahmetli oldu. Rahmeti bol olsun.
Köy enstitüsü kökenli bir öğretmendi. Daha sonraları Tarım Bakanlığı’na katılım yaparak ev ekonomisi alanında çalışmalar yapmış, beslenme ve diyetetik alanlarında uzmanlaşmıştı.
Biz onu işte sözünü ettiğimiz yıllarda bol bol ekranlarda görürdük.
Baklagiller bitkilerini ve özellikle mercimeği aklımıza kazıyan kadın olarak hafızalarımızda yer etmişti. Mercimek kadar nohut, fasulye ve bilumum bakliyatı bize neredeyse baklavada börekte bile yedirmeye kalkması ve “100 gram mercimek, 100 gram ete bedeldir” demesiyle hatırlıyorduk.
Zaar 80’li yıllarda et alamayan topluma, “Et bulamıyorsan proteini mercimekten bir zahmet alın…” demenin bir başka formülü idi Ayşe BAYSAL hoca…
***
Eti, kıymayı bulamayan insan nasıl beslenir?
Alternatif bularak tabii!
İşte o dönemde imdadına halkımın ‘mercimek’ yetişmişti.
Ver coşkuyu, ver mehteri edasıyla mercimeğin onlarca yemeği, tarifi paylaşıldı, envai çeşit mercimekli spesiyaller icat edildi.
Aslında mantalite şuydu: “Et yoksa da sana ete benzer bi şeyler vererek günü kotarırız yahu!”
Başka hiçbir ürünün içerisinde, etin muhtevasındaki proteinler ve diğer mikro besin elementleri gibi önemli maddeler yok.
Evet, baklagiller de proteince zengindir, sindirim sistemi için, lifli yapıları ile insan sağlığı ve beslenmesi açısından gerekli ve yararlıdır.
Amma etin yerini tutamaz.
Bunu bir kere aklımıza kazıyalım!
Et başka bir şeydir. Annenin sütü, çocuğun büyümesi, gencin kuvvetlenmesi, vatandaşın karnının doyması, yaşlı için ise şifa demektir.
Tabii ki kararında ve yerinde olmak şartıyla…
Bir kuzuyu mideye indirip, kolesterolü tavan yapmak değil.
İnsan beslenmesinde tarih öncesinden beri var olan, bir numaralı yiyecek ve vazgeçilmez bir katıktır et...
Kırmızıyı bulamadığımızda beyaz eti yani tavuğu ya da derya kuzuları olan balığı seçme şansımız sunulmuştur daima…
Ama insanın vücut direnci, beslenme prensipleri ve yapısal anlamdaki katkısı açısından kırmızı etin yeri hep 1 numaradır; hep zirvededir!
***
Etin önemi kadar fiyatı da hep zirvede...
Geçende kasaba gittim. Avuç içi kadar kıyma aldım. Yarım kilo 40 lira verdim çıktım. Eskiden 40 liraya hayvanın kendisini alıyorduk. Eti ve proteini artık gramla alan ahali kendine o eski yıllardaki gibi alternatif bulmaya kalsa sizce neyi tercih ederdi. Mercimek eskisi gibi bizde yeteri kadar yok zaten. Meksika’dan, Kanada’dan, Rusya’dan ve dünya haritasında yerini dahi bilmediğimiz ülkelerden ithal ediyoruz.
Diğer baklagiller sanki farklı mı?
Ülkemin et sorunu kangren olmuş. Etin yerine kullanmak istediğimiz baklagiller yani fasulye, mercimek, nohut ve diğerleri ondan iyi değil zaten...
Anlayacağınız şu: Etin yerine fasulye verelim desek bile şarkıdaki gibi kuru fasulye 7,5 lira değil bunu da bilin!
Fasulye markette 30 lira. İyi bir fasulye 50 lira. Evet, 50 lira, az daha gayret etse eti yakalayacak!
Etin yerine ne yapsak olmuyor.
Boşa koysak dolmuyor. Doluya koysak almıyor!
Etin alternatifi yok anlayacağınız…
Alternatif olabilecekler de et kadar problemli, et kadar kederli ve et kadar sorunlu. ‘Fasulye etin yerini tutar mı? Onun kadar besleyici mi? Et kadar vücuda fayda verir mi?’ diye düşünürken hiç mi fasulyenin faydaları olabileceği aklımıza gelmiyor sanıyorsunuz ?
Tabii ki var fasulyenin de faydaları…
Booool bol gaz salarsınız…
Mideniz ferahlar…
Bağırsaklar bayram eder…
Aklınız açılır, kafanız çalışır...
Bak çalışmaya başladı bile…
Et bulamayınca, fasulyeye talim edin…
Fasulye faydalıdır; boş verin eti…
Fasulyeye devam edin devam!
Fasulyenin nimetinden faydalanın güzel halkım!