Ağzımızdan çıkan sözler önemlidir.
Anlam yüklüdür.
Anlayana…
Çok şeyler barındırır içinde…
Gizem doludur, bilmece doludur, mana doludur, çözüm doludur.
Kilidi açacak maymuncuk gibidir.
Anlayana…
***
Ne demiş kelimeler, sözcükler, laflar için Yunus Emre:
“Söz ola götüre başı
Söz ola bitire savaşı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir söz”
Söyleneni dikkatli dinlemediğimizden yanılıyoruz.
Söyleneni akıl süzgecinden geçirmediğimiz için tartışıyoruz.
Söyleneni araştırmadan cevapladığımız için kavga ediyoruz.
Söyleneni söyleyene saygı duymadığımız için üzüyoruz.
Lafı anlamak, ölçüp-biçip değerlendirmek, ne demek istediğini çözümlemek gibi bir derdimiz yok sanki…
Oysa karşımızdakini tam olarak dinleyip beynimizin kıvrımlarında bir değerlendirme yapsak, araştırsak, doğru veya yanlışlığını ispatlasak, karşı fikrimizi de söylesek ne olur sanki?
Dünya mı batar?
***
Takriben 2000’li yılların ortaları…
Evde bilgisayar var ama çocuklar zamanlı-zamansız oynamasın diye password yani şifre atıyoruz.
Doğum yılı, ad-soyad, ana adı, baba adı, baş harfler…
Aklınıza ne gelirse onlarla şifre yapıyoruz.
Ama nafile hepsini çözüyorlar. Bıktım usandım şifreleri kırmalarından…
En son aklıma şu şifre geldi:
“ŞİFRE MİFRE YOK”
Baktım zorlanıyorlar, yalvarıyorlar, şifreyi de kıramıyorlar.
“Baba şifreyi söyle dedikleri her soruya: ŞİFRE MİFRE YOK diyerek cevap veriyorum.
Şifreyi ben onlara göstermeden yazıp bilgisayarı açınca ancak o halde oynuyorlar.
Bu epeyce böyle sürdü gitti.
Her sorduklarında benden aynı cevap, aynı davranış…
Yıllar geçip cüsseleri bana yaklaşınca korktum!
Nemelazım…
“Şifreyi söylüyorum artık açabilirsiniz” dedim.
Şifre mifre yok deyince önce anlamadılar sonra akılları başlarına geldi.
Yıllarca gözlerinin içine bakıp onları aldatmanın ve bekletmenin acısını çıkartmalarına izin vermeden kaçtım.
“Gözümüzün içine baka baka lafı söylemiş ama anlayamadık beeee. Tüh!” diye günlerce sızlandılar.
***
Sözler, kelimeler, cümleler aslında anlam yüklüdür.
İçlerinde nice hazine, nice çözüm vardır ama anlayana ama kavrayana!
Lafın söylenişi kadar, söyleniş şekli de önemli…
İncitmeden, kırmadan, nezaketçe bir yaklaşım.
Akıl ve zeka eksenli olursa tadından yenmez.
Son zamanlarda toplum olarak birbirimizin laflarını kaale almadan, irdelemeden, araştırmaksızın yargıladığımızı fark ettim.
Birbirimizle konuşamadan anlaşabileceğimizi mi sanıyoruz?
Af edersiniz de hayvan mıyız ki?
İnsanlığımızın en önemli göstergelerinden biridir konuşmak-anlaşmak-tartışmak…
Kayıkçı kavgası ile mi anlaşalım?
Telepati ile mi anlaşalım?
Acilen lafı anlamadan cevap verme hastalığımızdan toplum olarak kurtulmamız gerektiğine inanıyorum.
Karşındakine saygın yoksa karşındakinin sözlerinde neler yattığını anlamadan-dinlemeden cevap verme huyun varsa, neyi kastettiğini tahmin bile edemiyorsan, söylenilenin doğru ya da yanlış olduğunu ispatlama gücün yoksa. İşimiz zor!
İşimiz yaman çelişkiler yumağı…
İşimiz çıkmaz sokak…
Lafı anlamak zor.
Lafı doğru anlatmak da zor.
Zorluklara karşı en iyi savaş söyleneni anlamak, kavramak, ölçmek-biçmek sonra değerlendirmek…
Ehhhh bu da bir sanat ister.
Kalın sağlıcakla…
Çok güzel yazmışsın kardeşim ellerine sağlık temas ettiğin noktalar çok hoşuma gitti.