Her zaman söylüyorum ve hep söyleyeceğim; bu yüzyıl dijital ve uzay çağı meslekleri kadar, tarım ve biyoteknoloji ile biyogüvenlik mesleklerinin altın çağını yaşayacakları bir yüzyıl olacak.
Cep telefonu, uydu, laptop, elektrikli otomobil, uçak, insansız hava aracı veya robot yiyip karnımızı doyuramayacağımız, altın, gümüş, bor madeni kemiremeyeceğimize göre insanoğlunun tarım ve gıdaya olan gereksinimi, kıyametin kopacağı mahşer gününe kadar devam edecek gibi gözüküyor.
***
İyi de üretimin can damarı olan çiftçi, üretici, emek veren kişi sayısı da her geçen gün azalıyor.
Yani köylü yavaş yavaş eriyor!
Köyde üretim yapan insanlar her gün azar azar kayboluyor.
Köyden kopan şehir hayatına gidiyor. Şehir varoşları artıyor, artan şehir nüfusunu besleyen kırsal alan küçülüyor. Al sana bela, al sana nur topu gibi yeni bir sorun yumağı, al sana yeni bir çıkmaz sokak sarmalı…
Milletin efendisi kayıplarda!
***
Üreteni ürettiği yerde tutamamanın faturası zamanla ağır olacak.
Üretimden uzaklaşan çiftçinin azalması, üretimin de azalması demektir.
Daha evvel yazılarımız da belirtmiştik. Dünyada ve özellikle ülkemizde pandemi dönemi ile tarım ve tarımsal üretimin ne kadar kritik ve önemli olduğunu bir kere daha hatırlatmak istedim.
Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) adı verilen sisteme kayıtlı insan sayısında son yıllarda takriben 250 bin civarında olduğu belirtilen bir azalma göze çarpıyor.
Resmi rakamlar söylüyor bunu…
Kısaca bu; çiftçinin üretimden ayrıldığının-toprakların üretimden çekildiğinin kısa ve net bir göstergesidir.
Sebepleri ne derseniz; girdi maliyet artışları, kredi borç ve faizleri, net gelir azlığı, genç nüfusun kırsal alanı terk etmesi, desteklemelerin yetersizliği en başta gelen etmenlerdir.
Birkaç yıl evvel yaptığımız bir çalışma esnasında eskiden köy şimdi mahalle olan kırsal alanlarımızda azalan tarımsal faaliyetlerin en önemli etkeni olarak; mahallede yaşlı nüfusun kalması (ort. 65-85 yaş arası), genç nüfusun göç etmesi ile köyde kimselerin kalmadığını acı da olsa tespit etmekle farkına varmıştık. Toprağı işleyecek genç iş gücü olmayınca da kalan yaşlıların toprağı kaderine terk ettiklerini-sanki sonsuz bir nadasa bıraktıklarını hüzünle izlemiştik. Sürülmeyen, ekilmeyen, bakım yapılmayan, sulanmayan topraklar…
Hoş bir durum değildi ama gerçekti!
***
Dünyanın tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri hele de bu yaşadığımız kovid-19 süreciyle tarımı ve gıdaya ulaşımı öncelikli addederken, bizim Türkiye’de yanlış tarım politikaları ve bakış açıları nedeniyle tarımımız gün geçtikçe kan kaybetmektedir.
Bakın bunun acısını çok kötü çekeriz.
Açlık hiçbir şeye benzemez.
Ürettiğiniz hiçbir şey gıdanızın yerini dolduramaz.
Söyledik, söylüyoruz ve söyleyeceğiz…
Dilimizde tüy bitti.
• Üretim maliyetleri düşürülecekkkkkkkk.
• Üretim planlaması yapılacakkkkkkkkkk.
• Zamansız-plansız İthalatın önüne geçilecekkkkkkk.
• Tarımsal altyapı yatırımları ivedilikle tamamlanacakkkkkkk.
• Çiftçi bilinçlendirilecek, kooperatifleşme yaygınlaştırılacakkkkk.
• Ürüne katma değer kazandıracak yatırımlar tamamlanacakkkkkk.
• Köylü tarımdan dışlanmayacak, köyde tutulacak, toprağından koparılmayacak, üretimden uzaklaştırılmayacakkkkkkk.
Öncelikle acilen bunları yapın, sonrası kendiliğinden gelecek...
Köylü köyünde kalsın, üretsin, bereketlendirsin. Maceraya atılır gibi gurbete gitmesin, tarlasını- bahçesini boş bırakmasın. Milletin de karnı doysun. Yarından korkusu olmasın.
Kalın sağlıcakla…
SELMAN BEY TAM TARIM BAKANI OLACAK INSANSINIZ. BU FİKIRLERİNIZİ TARIM BAKANINA YAPIN DA BIR ŞEYLER ÖĞRENSİN.