Yıllık izindeydim. Uzunca yol yaptım. On beş günde neredeyse beş şehir gezdim. Yolda giderken film izlemek ise en büyük zevkim.
Bundan bir kaç yıl önce izlediğim bir film vardı, başrolünde Serkan Keskin oynuyor. Yönetmeni ise Ah Muhsin Ünlü mahlaslı Onur Ünlü: "İtirazım Var."
Çok değişik bir senaryo, ilginç bir konu. Boksör bir imam, onun camisinde işlenen bir cinayet ve peş peşe gelen olaylar sinsilesi. Hem kara komik hem de dramatik.
Tekrar izlemek istedim. Hani size de olur mu bilmem ama bir kitabı yeniden elinize aldığınızda ya da bir filmi tekrar izlediğinizde, sanki daha önce hiç okumamış ya da hiç izlememiş gibi yeni şeyler keşfedersiniz ya. İşte ben de tekrar izleyince İtirazım Var'ı, o hissi yaşadım. Meğer ne çok şey kaçırmışım. Öyle klasik, "hayat dersi" falan değil filmde gördüğüm, bariz bir politika söz konusu. Günümüz din anlayışına, siyasete, düzene, sisteme, sistemin oynar başlıklı vidalarına, kendini Hak'tan üstün görenlere, devlet yerine koyanlara bir sol kroşe adeta.
Filmde cinayet var, aşk var, rüşvet yiyen polisler var, çocuk tacizi var, din adı altında insanları kandıran şaklabanlar var, tarih var, edebiyat var, şiir var, satranç var...
Film kendi seyrinde ilerlerken bizim Boksör İmam bir vaaz veriyor. Öyle bir vaaz ki bizlerin camilerden duyduğu gibi değil. Bırakın camileri, normal bir muhabbette bahsi geçse dediklerinin, "vatan haini" olur çıkarsın, o derece. Peki, ne anlatıyor malum hoca? Bu zamana kadar hiç anlatılmayanları anlatıyor. Birilerinin duymasını istemediği şeyleri söylüyor. Aslında bir nevi ateşle oynuyor ya... Gerçi filmin sonunda da basıyor istifayı, orası ayrı.
Gelin birlikte bakalım o vaaza:
"İhtiyaçtan fazla mal haramdır, hırsızlıktır. Altın ve gümüş, yoksullar üzerinde, hegemonya kurmak için kullanılıyor. İnfak edilmiyor. Mülkte şirk koşuluyor. Kırkta bir diye bir şey tutturulmuş gidiyor. Komşusu açken tok yatmamak için zengin mahallelerine taşınanlar var. Peki, sokaktaki açtan, yoksuldan haberiniz var mı? Bu dinin klasik fıkıh anlayışı, yeryüzünün sokaklarında aç gezen 1 milyar insan için ne diyor? O fıkıh, Ömer’i vuranların, Ebuzer’i çöle gömenlerin, Ali’yi hançerleyenlerin, Hüseyin’i susuz bırakanların, Medine’yi yağmalayarak 900 sahabe kadına tecavüz edenlerin ve Kabe’yi mancınıkla ateşe verenlerin fıkıhıdır. O fıkıhtan bir şey çıkmaz. O, zenginlerin, kodamanların, cariye ve köle sahibi olma peşine düşmüşlerin fıkıhıdır. Sultanların, harem ağalarının, zindandan İmam-ı Azam’ın kırbaçtan morarmış cesedini çıkaranların, kırkta bircilerin fıkıhıdır. Zaman, ayağa kalkmak zamanıdır. Ebu Zerr Gifari’nin dediği gibi ‘Geceyi aç geçirip de kılıcına davranmayanın aklından şüphe ederim..."
Din konusunda ahkam kesmemek ile birlikte, aslında günümüzü öyle güzel özetliyor ki filmdeki Selman Hoca. Adeta bildiğimizi sandığımız şeyler duvara tosluyor.
Öyle ki, Müslüman bir ülkede hala insanlar çöpten ekmek topluyor, çocuğuna pantolon alamayan baba intihar ediyor, kadınlar bedenlerini satıyor, herkes kolay yoldan para kazanmanın yollarına bakıyor, faiz, haram, kul hakkı hak getire, işçisinin bırakın alnının teri kurumadan hakkını vermeyi, sigortasız işçiler, ülkemize sığınan mülteciler günde on paraya çalışıyor, merdiven altlarında gencecik kızlar, oğlanlar ömür çürütüyor, sokaklar dilencilerden geçilmiyor, kışın sobasında yakacak bulamayanlar, sofrasında çorbadan başka yemeği olmayanlar, geçinmek için canını dişine takanlar, borcu borçla kapatanlar, veresiye defteri kabaranlar, ailesiyle bir gün bile doyasıya eğlenemeyenler, haftanın yedi günü, günde 15 saat çalışanlar, üzeri kir pas içinde sanayilerde karın tokluğuna çalışanlar, fabrikalarda sömürülenler, haksız yere işinden olanlar, işsizler...
Bir tarafta bunlar varken, öte tarafta milyonluk arabalara binenler, kollarında burma burma bilezikleri ile caka satanlar, bir gecede binlerce lirayı mekanlara bırakanlar, vergi kaçıranlar, aynı dine inanıp farklı hayat yaşayanlar, beybi şovırlar, şaşalar, görgüsüzlükler, altı şişaneler, kurbanı kesip dondurucuya atanlar, faiz haram deyip katılım payı alanlar, işçinin hakkını alnının teri kuruduktan sonra verenler, devleti dolandıranlar, haksız yere makam mevkiye gelenler, ötekileri görmeyenler, kafasını çevirip kahvesini yudumlayanlar, infaktan korkanlar, gösteriş yapanlar, Selman Hoca'nın dediği gibi fıkıhı kırktabircilerin fıkıhı olanlar...
İşte iki farklı dünya. Ama gerçek dünya. Herkesin bir tarafı var. Haktan, hukuktan, mazlumdan yana olanlar ile bu söylemleri kullanıp hayatın tadını çıkaranlar.
İtirazım Var, işte bunu anlatıyor bir yandan da. Beni yeniden etkileyen, yeniden düşünmeme sebep olan, gözümü açan ve düyünmemi sağlayan bir filmdi bu. Öyle televizyonlarda falan izleyemezsiniz de. Velev ki birisi cesaret etti de verdi, bu sahneyi göremezsiniz bile. Bu yüzden tavsiyemdir, oturun izleyin hatta izlettirin. Üzerine konuşun, tartışın. Belki bir şeyleri görmeye, tartışmaya, daha doğrusu anlamaya yardımcı olur.
Sahi, sizin fıkıhımız hangisi?