Günümüzde sadece küçük kalıntıları kalan ve yaşadığımız şehrin kökenini oluşturan Samsun kalesi Anadolu Türk beyliklerinden Danişmentliler tarafından 1192 tarihinde yapılmıştır. Kalenin sınırları günümüzde Saathane Meydanı'ndan bedestene, deniz kıyısında ise Ziraat Bankası Özel İşlem Merkezi'nin bulunduğu alandan Büyük Camii'nin bulunduğu alana kadar uzanmaktaydı. Kalenin batı kapısı, doğu kapısı ve sahile açılan Kumkapı isimli üç adet kapısı bulunmaktaydı. Bu kapılar büyük ve yüksek olarak yapılmış, kalın tahtaları olan dökme demir levhalar ve çivilerle kaplanmıştı. Batı kapısı bugün Namık Kemal Caddesi'nin sonunda bulunan Kale Camii'nin bulunduğu yerde idi. O dönemde Kalekapı Mescidi denen yapı surların hemen bitişiğinde bulunmaktaydı. Doğu kapısı ise bedestenin kapısının yanında idi. Kumkapı'ysa, bugün Osmanlı Bankası'nın yani bu günlerde Garanti bankasının kullandığı binanın bulunduğu yerdeydi. Her kapının üzerinde kitabeler mevcuttu.
O dönemde insanlar kale içerisinde yaşadıkları için yüzlerce ev, dükkân, iki mescit ve bir cami kale içerisinde mevcuttu. Kale içerisinde var olan cami bu günkü Büyük Camii’nin bulunduğu alana Selçuklu komutanlarından olan Hızır Bey tarafından inşa ettirilmişti. Büyük samsun Yangınında yanan camiin yerine bu günkü iki minareli Büyük Camii olarak bilinen camii inşa edilmiştir. Yine kale içerisinde bulunan iki mescitten birisi Osmanlı Bankası'nın yani bugünkü Garanti Bankası’nın karşısında yer alırken diğeriyse bedestenin üst kapısının karşısında bulunmaktaydı.
Kale surlarının yüksekliği deniz tarafında sekiz metre, karaya bakan kısımlarda ise altı metre idi. Deniz kısımlarına bakan surlar Karadeniz'in şiddetli dalgalarına dayanabilmesi için her on iki adımda bir yapılan mahmuzlar (güçlendirmek için yapılan çıkıntı) ile güçlendirilmişti. Evliya Çelebi’nin 1640 yılında Samsun’u ziyareti sırasında aldığı notlarda Samsun Kalesi'nden de bahsetmiştir. Bu notlarda Samsun kalesi hakkında çevresinin 5.000 adım olduğu, 70 kuleden ve 2.000 civarında mazgalı bulunduğundan bahseder.
Bütün bu yapısıyla kale geçirdiği birçok onarımla ancak 1869 Büyük Samsun Yangını'na kadar sağlam bir şekilde ayakta kalabilmiştir. Bu yangın ile çoğunluğu ahşaptan inşa edilmiş evler dükkânlar ile birlikte kale içine kurulmuş yaşam büyük tahribata uğramıştı. Yangından sonra kentin yeniden kurulması için yapılan girişimlerde İsviçre kökenli Fransız bir mühendis davet edilerek bugünkü Samsun şehrinin imar planları oluşturuldu. Bu imar planı dahilin de kalenin kara tarafında bulunan surları yıkılarak şehrin genişletilmesi yeni alanlar elde edilmesi planlanmıştı. Ayrıca imara acılan bu yeni arazilerin satışından da kar elde edilmesi planlanmıştır. Kalenin deniz tarafında kalan surları da cephane (askeri mühimmat deposu) dışında yıkılarak yeni kurulacak şehrin inşasında kullanılması kararlaştırılmıştır. Yangında evi ve dükkânı yanan ahaliye satılarak kar elde edilmesi de bu planın içerisinde idi. Bu imar planı ile birlikte Anadolu’nun savunmasında önemli bir yere sahip olan kale ortadan kalkmış oluyordu. Sadece deniz saldırılarına karşı kale yerinde küçük bir müfreze birliği bırakılmıştır. Samsun kalesi gibi bazı kalelerin eski kalıntılarını ortadan kaldırmaya yönelik II. Meşrutiyet döneminde Harbiye Nezareti'nce alınan kararı padişah V. Mehmet Reşat da onaylamıştır. Daha sonra kale yerinin arsası Harbiye Nezareti'ne verilmişti. Gecen süreç içerisinde kalenin arazisi Maliye Nezareti'ne devredilmiştir. Maliye Nezareti de yaptığı müzayede ile kale yerini parsellenerek satışa çıkarmıştır.
Günümüze yakın tarihlerde Büyük Camii civarında ve Saathane Meydanı’nda yapılan düzenlemelerde ortaya çıkan kale surlarının kalıntıları koruma altına alınmaya ve kentin geçmişi ile kopan bağı yeniden tesis edilmeye çalışılmaktadır. Hiçbir zaman toplumun kendi geçmişi ile bağı koparılmamalıdır bu bir taş parçası dahi olsa. Çünkü bazılarımızın sıradan bir taş parçası diye gördüğü birçok şey bizim geçmişe attığımız varlık imzalarımızdır.