Kadim tarihimiz Türklerin hayatı hep at üstünde cenk meydanlarında geçmemiştir. Sosyal ve ekonomik hayatta da önemli bir edinmiş olan Türkler dünyaya zengin bir kültür armağan etmişlerdir.
Türklerin Ana vatanı olarak nitelendirilen Orta Asya’dan gölgesinin uzandığı nice topraklara bu görklü kültürünü de beraberinde götürmüştür. Komşu olduğu ve yönetimi altında bulunan cümle ahaliyi de bu kültürü ile etki altına almıştır.
Bu kültür inançlardan ve zaman içindeki süreçten etkilenerek değişimlere uğrasa bile varlığını günümüze kadar sürdürmüştür. İşte içinde bulunduğumuz yani Mart ayının 21. günü gece ve gündüz süresinin eşit olduğu tarih olarak Kuzey yarımkürede toprağın yeşillendiği, günün bahara döndüğü, havaların ısındığı ve dahi göçlerin başlayacağının habercisi olarak kutlanan Nevruz bayramı günümüze kadar gelmiştir.
Nevruz kelimesi köken olarak Farsçadan gelen Günışığı/Yenigün kelimeleri nitelemektedir. Nevruz baharın başlangıcı olduğu gibi henüz takvimlerin yaygın olmadığı dönemde yılı mevsimlere göre yaşayan Türklerde yılın ilk günü olarak da kabul edilmiştir.
Nevruz baharı simgeleyen bir güden daha da fazlası olarak görülmektedir. Bu bayramlar Türklerin bir arada olmalarını, birlik ve beraberliklerini pekiştirmelerini sağlayan kültürel bir etkinlik olarak görülmektedir. İslami ve dini olarak bir kökene sahip olmayan bu bayram zaman içinde Türklerin farklı farklı coğrafyalara göç edip hâkimiyet kurdukları toplumlarda da kutlanmaya başlanmıştır.
İşin garibi Türklerin sosyal hayatında önemli bir yeri olan bu gün kendi kültürlerinde ve dinlerinde önemli bir yer edinmiştir.
Nevruz bayramı İran mitolojisinde Demirci Kawa Efsanesini temsil ederken Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında Türklerin Ergenekon’dan çıkışını temsil ettiği nitelendirilmektedir. Bu sebeple Nevruz kutlamalarında büyükçe ateşler yakılır ve demirler kızdırılarak dövülür.
Bu esnada ezgiler çalınır, danslar edilir ve aşlar pişirilir. Bu eğlenceler toy kutlamaları havasında geçmektedir. Ayrıca bu gün dünyanın her yerinde kutlanan bir kültürel şenlik olduğundan 21 Mart Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 2010 yılında “Dünya Nevruz Bayramı” ilan edilmiştir.
Nevruz kutlamaları Türklerin bozkırda hayvanlarına otlakların yeşerdiği ve havaların ısınıp göç vaktinin geldiğinin kutlamaları olarak her daim büyük bir neşe ile kutlanmıştır. Yaylak ve kışlak arası yarı göçebe bir kültüre sahip olan Türklerde yazı çok geç kullanıldığından nevruz kutlamaları ile alakalı ilk yazılı kaynaklara Türk kaynaklarında rastlanamamaktadır.
Bu sebepten ilk kayıtlar milattan sonra 2. yüzyıla ait Pers kayıtlarıdır. Bu kaynaklarda yazdığına göre yaklaşık milattan önce 648 ile 330 yılları arasında imparatorluğun sınırları içinde yaşayan değişik milletlerin nevruz gününde Pers imparatoruna hediyeler gönderdiği yer almaktadır.
Ana Yurt Orta Asya başta olmak üzere yurt edindiğimiz Anadolu ve özü Türk fakat farklı dinlerin etkisi altına giren ya da farklı milletlerin egemenliği altında yaşayıp milli benliklerini koruyan Türklerin olduğu Balkanlar, Kafkaslar, Sibirya ve Karadeniz’in kuzeyi başta olmak üzere cümle coğrafyalarda milli bir bayram olarak 21 Mart Nevruz coşkuyla kutlanmaktadır.
Bu kutlamalar nasıl köklü bir kültüre sahip olunduğunu ve bu kültür ile birlik ve beraberliğimizin ne kadar kaim olduğunu tüm dünyaya göstermektedir.