Geçen hafta pazara gittim. Satıcı kadının domates tezgahının önündeki bayan, serzenişli şekilde
bir yandan seçme yaparken: “15 liraya domates mi olur?” diyerek poşetine 2 kilo doldurdu. 30
lirayı alan satıcı abla: “Allah’tan bizim seradan topladık, getirdik. Piyasadan 5 lira ucuza
veriyorum!” deyince poşetleri Pazar arabasına atan kadın mırıldanarak: “2 kilo domates aldık.
Eskiden olsa bir dönüm tarla alırdık bu parayla” dedi ve tırım tırım yürüyerek uzaklaştı…
* * *
Hem kadına hak verdim hem de satıcının halet-i ruhiyesine üzüldüm…
Domates alan hanım tabii ki haklı!
Ama domates satan ablamız da tek suçlu değil ki yaaa! Pazar arabası pazar yerinde ortalama 150-
200 liraya doluyor. Eğer manava çekersen o araba 300 liradan aşağı dolmaz. Her şey ateş pahası,
her şey pahalı ve erişim güçleşti.
Biliyorum, farkındayım, anlıyorum sizi ama...
Satıcı ablama da kızmayın be birader. Tohum para, ilaç para, gübre para, sera naylonu, sulama,
enerji gideri, çapalama, hasat etme, istifleme, depolama, pazara sevk etme hep para, hep para!
Allah’tan yere tohum düşüp kendiliğinden emeksiz –zahmetsiz olmuyor bu meret. Bakacaksın,
emek vereceksin, sabahın köründe çapalayacak, otunu alacak, zararlılarla mücadele edeceksin,
gözün gibi koruyacaksın, evladın gibi düşüneceksin, suyunu, gübresini zamanında yapıp sonunda
hasat edeceksin. Sonra doooğru bize sunmak için pazara gerekirse sırtında taşıyacaksın.
İşte size küçük bir domates hikayesi. Bunlar hıyar, kabak, patates, soğan, karpuz, kavun, roka,
tere, maydonoz ve bilumum aklınıza gelen ne nimet varsa hepsi için geçerli..
* * *
Pazardan poşete koyduğumuz her gıda için bu süreç geçerli. Pazar yeri veya manav fark etmez;
Bir savaşın, uğraşının, mücadelenin, emeğin, terin, zahmetin arenasıdır bence. Orada yorgunluğun,
çilenin, sıkıntıların ve ümitlerin meyveleri satılır. Orada hayatta kalmanın, yaşama tutulmanın,
insanlara aş sunmanın, hizmet sunmanın sonsuz hazzı sunulur. Orada sofranıza hizmet, topluma
hizmet, çocuğunuza hizmet sunulur. Orada tabiat ananın nimetleri size bir güzel sunulur…
Yazlıkta 5x10 m’lik bir yerde yapmaya çalıştığım 15 domates, 20 biber, 8 kök bamya, 5 salatalık
ve 40 mısır yetiştirme çabamdaki gördüğüm yorgunluk ve zorluk benim dönümlerce yerde bu
faaliyetleri yapan Mehmet dayıya, Hasan emmiye, Selami dayıya, Fatma yengeye, Hacer kadına,
Nurten bacıya, domates satan pazarcı ablaya olan sevgi ve saygımı daha da arttırdı. Bunca yıllık
Mühendisim... Bu işlerin bu kadar zor olduğunu, umduğumdan da zor olduğunu bizzat tatbik
edince daha da iyi anladım. 5 çapa yaptım, 3 kere ot yoldum, 8 kere sulama yaptım. Sonuçta 2
gün yerimden kalkamadım! Her tarafım döküldü, kollarım-dizlerim ağrı içinde kaldı. Gördüm
Yanya’yı Konya’yı anlayacağınız...
* * *
Dedim ya hayat şartları zor. 2 kilo domates alıp da şikayet eden ablaya kızmıyorum, haklı! Ama
ne olur domates satan ablama kızmayın, hayıflanmayın, sitemde bulunmayın emi.. Onun suçu yok
bu süreçte. Suçlu ve suçluları aslında siz biliyorsunuz. Söyleyeceklerinizi “onlara” söyleyin.
Domatesçi ablaya yalnızca “saygı” gösterin…
Yalnızca saygı!